bir sürü haller içinde...

30 Temmuz 2013 Salı

ev kazaları

      Ulaş çok meşgul isimli çalışma


Anne adayının karnında bebekle beraber bir şey daha büyür: ENDİŞE!!!!

Nerede okudum/duydum hatırlamıyorum... Ama kesinlikle doğru bir cümle.. Ve bu endişe günden güne azalmıyor artıyor.. Çocukla beraber büyüyor da büyüyor...

Ulaş mobiliteye geçtiğinden beri evde alınması imkanlar dahilinde olan tüm güvenlik önlemlerini aldık.. Mesleki deformasyon dolayısıyla fazlasıyla endişeli idim.. Eve telefon edip camı kilitlediniz mi diye soracak kadar.. Ama bir o kadar da rahat davranmaya çalışıyorum Ulaş'a hareket alanı bırakmak adına.. Biraz geride durmaya önlemi önceden alıp onu o çerçevede rahat bırakmaya çalışıyorum.. Ama babam hep der kardeşim için gözümün önünde yumuşacık düştü de kırdı kolunu diye.. İşte öyle bir şey sen elinden geleni yap gene Allah koruyor bu çocuk cinsini...
Emekler ve taytaylarken yürüsün rahatlıycam diyordum.. Bu acemilik olmayacak, daha emin basacak yere, daha az paytaklayacak, daha az kayacak diye düşünüyordum :))) (hayalci miyim?)

Hafta sonu ufak çapta atlattığımız kayıp düşme tecrübesini dün defalarca yaşadık... Malum balkonda suyla oynarken her ne kadar ayağa kalkma!!!!! şeklinde feryat ve figanlarım bulunsa da pek kaale alınmadı. Ayak hafiften kaydı ve duvarlara yumuşak kafalar atıldı.

Ama dün allaamallam... Öncelikle bu aralar en bayıldığı şey oturulmayacak yerlere oturmak. Önce eğiliyor, bacak arasından mesafe kontrolü yapıyor ve öyle eğilmiş vaziyette hedefe doğru ilerleyip popoyu yerleştiriyor. Sonra da ellerini karnına koyup suratta bir başarı gülümseyişi oturuyor. Birkaç dakika sonra kalkıp yeniden aynı eylemi tekrarlıyor.

Her bulduğu yükselti bir oturak Ulaş için.. Kaydırak merdivenleri, kaldırım kenarları, eşikler vs... En favori mekanı da koltuk kolu...

Önce canhıraş koltuğa çıkıyor, sonra ayağa kalkıp pozisyon alıyor, tersin tersin yanaşarak koltuğun koluna oturuyor.. Tüm bu süreç boyunca da benim aklım çıkıp çıkıp geri geliyor (tabi ne kadarı geliyorsa artık :)

Dün sonunda beklenen gerçekleşti.. Annemin ve benim gözlerimizin önünde Ulaş yere kafa attı.. Hatta sekerek çarptı yere.. Beynim kulaklarımdan çıktı resmen.. Gözlerimin önünde kaydı, kütt diye yere vurdu, havaya zıpladı, tekrar yere kafa attı.. Onun da aklı çıktı tahminim.. İnanılmaz korktu.. Canı acıdı, ama daha çok korkudan bağırıyordu..Neyse hafif sıyrıklarla atlattık derken...

Parkta cereyan çaptı yaaa... Olacak şey değil.. Ya da aslında o dandik plastik kaydırakların tabi sonucu da olabilir.. Kaydıraktan kaydı tam alırken, annemin eli yüzüne değdi ve bir çığlık.. Sürtünmeden doğan bir elektrik enerjisinin böyle yüksek olabileceği aklımın ucundan geçmezdi.. Çocuğun gözünün yanı resmen şişti, kıpkırmızı oldu..

Çarşamba pazarına döndü çocuğun suratı.. Alın hafif çizik kızarık, göz yarı şiş...

Anlaşılan kaza kotamız dolmamış... Eve geldikten sonra da düşme, kayma, oraya buraya kafa atma sendromları devam etti.. En son eline soda şişesi almış koştuğunu fark ettiğimde nasıl bir çığlıkla aldıysam elinden korkudan dudaklar büzülüverdi.. Hayır zaten üzerimize bulutlar toplaşmış, inadına gitmenin ne lüzumu var.. Uslu uslu otur da şu günü bitirelim di mi?

Gün bitti.. minimum zayiatla.. Ama önümüzdeki günler daha nicelerine gebe korkarım.. (Şimdi gebe demem pek de estetik olmadı ama) Bu ilk ciddi travma idi hepimiz için :))

Hayır bu travmadan sonra olaydan kaçınma falan bekleriz di mi?? Nerdeeee...

Akşam gene aynı oturma eylemi tekrar.. Ama bu sefer...

Annemi almış koltuğa oturtmuş ittire ittire, kendi de debelene debelene çıkıp koltuğun koluna yerleşmiş... Hafiften endişeli ama keyifli bir halde etrafı inceliyor.. Uyanık tosbağ :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...