bir sürü haller içinde...

30 Ekim 2013 Çarşamba

ulaşla okuma maceraları

Bu yazının başlığı metaforik anlamda konmadı... Ulaş'la kitap okumak resmen bir macera!...

Doğduğundan beri türlü türlü kitaplar aldık.. Yumuşak kitaplar, kalın kapaklı kitaplar, bol resimli, sürprizli, kuklalı, dıdılı, vıdılı kitaplar, düz masal kitapları... Kendi kitaplarıma o kadar para harcamadım yavhuuuu :))

Ama yok adama kitap okumak tam bir macera.. Hani ben yazıyorum ya kitap saati, okuma zamanı falan, bunu okuyup da Ulaş'a bir yarım saatçik, (geçtim 10 dakikacık) kitap okuduğumuz imajı çıkmasın ortaya... Yok bizim kitap saatimiz birkaç dakika ve bir kaç sayfayı geçmiyor...

Zira Ulaş oturmuyor, okutmuyor.. Kendi yapmak istiyor her şeyi..

24 Ekim 2013 Perşembe

tatil sonrası ve biraz da sinema eleştirisi (hahaha)

Bir uzun bayram tatilini daha bitirmiş bulunmaktayız..

Bayramı ailelerle yaşama isteğimizden bu bayram anneanne/dede ziyaretindeydik.. 1 hafta gönlünce şımardı Ulaş bey.. Biz de bir nebze dinlendik veeee uzuuun süre sonra sinemaya gittik.. Başbaşa sahilde gezdik, barda takılabildik, sabahları uyuyabildik... Kazan-kazan yani :)

Şaka bir yana, çocuğun gelişimde geniş ailelerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şımarmaları bile bir değer (her ne kadar süreç içinde insanın cinlerini tepelere taşısa da, geçiyor eve gelince :) Bizim de bir es'e ihtiyacımız oluyor arada bir.. Sabahın 8'inden akşamın 10'una kadar mesai yapmadan, çocuğun aç mı tok mu, üşümüş mü, terlemiş mi olduğunu düşünmeden huzurla bir sabah uykusuna, bir sinema salonu kokusuna, dumanı, soğuğu dert etmeden iki biraya.. Onun huzurlu ve mutlu olduğunu bilerek..

Neyse neneler dedeler önemlidir azizim :)) Hele de işin ucunda sinema varsa :))

8 Ekim 2013 Salı

anne babaları fazla da ciddiye almamak lazım

Tam Fang ailesini bitirmişim, criminal minds'ın son bölümünü izliyorum.. Anaaa Philip Larkin'in this be the verse şirine rast geldim.. Şiire bayılmanın yanında cehaletime de yandım. Bugüne kadar neden görmemişim bu şiiri ben.. Şöyle diyor Selahattin Özpalabıyıklar'ın çeviriyle ilk kıtada Larkin:

ağzına sıçarlar senin, annenle baban
niyetleri bu olmayabilir, ama sıçarlar.
hatalarıyla doldururlar seni, fazladan
bir kaç da sana has ilave yaparlar.

Hani Nazım diyor ya "ben babamdan ileri, çocuğumdan geriyim" diye.. Aynı hesap Larkin'de tersine işliyor. Ben ailemin hatalarını devralıyorum, üzerine bir kaç tane daha ekleyip çocuklarıma aktarıyorum.. Aynı şekilde onlar da.. Böyle böyle devam edip duruyor.. Zaten son dizede diyor Larkin çocuk yapma!!!!

Neyse yaptık bir kere.. Artık dönüşü yok :))





Aslında Fang ailesinde de Larkin'le aynı mantık var.. Sanat'ı, aileyi, önemli'yi sorgulatıyor insana.. Bencilliği, anne baba olmayı ama en çok da aile bütünlüğünü düşündürüyor.

4 Ekim 2013 Cuma

atmaaaaaaa

Bu yazıyı yazmayı erteledikçe erteliyorum (sebebi yazının ilerleyen bölümünde anlaşılacaktır ey okuyucu). Resmen kaçmaya çalışıyorum. İçimde ideal benlik ile realite çarpışıp duruyor. Ama artık kaçmamaya, yüzleşmeye karar verdim..

Ben böyle ukela ukela şöyle yapmalı, böyle yapmalı diye atıp tutuyorum ya..Tam doktorun dediğini yap yaptığını yapma olayı. Çocuklar açlıktan ölmez, ağlayarak ölen çocuk litaratürde yok gibi söylemlerim de olmuştur zaman zaman. Ama kazın ayağı öyle değil tabi.. Her gün çuvallıyorum bu annelik işinde ben.. Yemediği zaman üzerime alınıyorum, ağladığında öfkeleniyorum..


Bu ayın (yada son zamanların) sorunu ise şiddet!!!

Atma, vurma, ısırma, itme hepsi mevcut.. Ama özellikle ATMA!!!! Sinirler geriliyor, sesler yükseliyor, bir kaos bir kargaşa...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...