bir sürü haller içinde...

30 Eylül 2015 Çarşamba

dilli düdük#9

Okulun ilk günü bizim tosbağ fazlasıyla adaptasyon sergileyince erken merken demeyerek 1 saat ayrıldım okuldan.. Vedalaştım tabi giderken.. Bana gayet güzel güle güle demesine karşın, bir süre sonra, köşeye çekilip somurturken gören öğretmeni n olduğunu sormuş: annemi özledim yanıtını alınca sarılmak ister misin demiş.. tosbağ da durur mu yapıştırmış cevabı: hayır yalnız kalıp annemi düşünmek istiyorum :))

Okula yeni başladıkları dönemde az öğrenci olduğundan hepsi bir sınıfta takılıyor, iki öğretmen var.. Yeni gelen bizimkinin öğretmeni olacak soruyorum sevdin mi B. öğretmeni?? Sevdim ama biraz güçsüz.. Neden??İşte.. Bir süre sonra öğreniyorum, sürekli olarak öğretmenine yardım etmeye çalışıyormuş, sandalye falan taşıtmıyormuş, yemekleri koydukları kap yanında olduğunda onun tabağını doldurmaya çalışıyormuş.. Zayıf bir kız ama niye o kadar güçsüz gördü anlamadım.. :))

Bu ayki dilli düdük özel sayımız okul diyalogları pek tabi ki: birinin kalbini kırdığınızda ne yaparsınız? özür dilerim, kendimi affettiririm tosbiğin cevabı.. Çok uygulamasa da.. Sen kimsin sorusunun cevabı ise çok net: çocuk!!!

Okuldaki arkadaşlarını anlatıyor: Y. var çok iyi çocuk ama E. iyi değil.. Neye kızdıysa o gün.. Ma. bugün bize şekerli kurabiye yapmış, çok güzeldi.. sen de şekerli kurabiye yapsana ve öğretmenim bütün şarkıları bilir şeklinde eve de yansıyor okul ilişkileri.. Bugüne kadar biriciği ve tek kahramanı olan anne babaya da boyununu bükmek düşüyor :) Yeni gelen kızı da çok beğenmiş, yeni arkadaşımın adı Me. çok güzel gözleri var, üstü de çok güzeldi, saçları da...

Bir sabah biraz geç kaldık.. Kahvaltıya oturmuş arkadaşları... Gitti yemekhaneye, ben daha çıkmadan 5 karış surat geldi, ne oldu? ben gelmeden masaya kurulmuşlar.. Oldu canım seni bekleyeceklerdi..

Daha okulun ikinci günü grip olduk.. İkimiz birden.. Gerçi okulla çok ilgisi yok bu kadar göçebelik ve hava değişimi bir musibet getirecekti tabiki, ama iyileşemiyoruz, ikimiz de 1 aydır bir iyi bir kötü, sürekli bir burun akıntısı, arada öksürük bitmiyor bir türlü.. Akşam yemekte tosbağ burnunu çekerken isyan etti: Bu benim hastalığım ne zaman bitecek acaba söyler misiniz??? Gece de masal istedi, sünger bob hasta olmuş, e tabi doktora gitmiş, bana trip atıyor: beni niye doktora götürmüyorsun sorabilir miyim?? Götürdüm üstelik içti antibiyotiği hala bu halde, sen niye üstünü örtmüyorsun ben onu sorabilir miyim??

10 Eylül 2015 Perşembe

şimdi okullu olduk..

Uzuuuun zaman sonra, merhaba.

Yine bir Eylül ayından, tüm ağustosu rehavet ve tembellikle geçirdikten sonra yine hararet ve haketle.. yine mutsuz bir ülkeden merhaba..

Günlerdir yazsam mı yazmasam mı çelişkileri içindeyim.. Günlerdir kendime diyorum ki: başkalarının çocukları ölürken benim çocuğum okula başlamış-mış, aman da ne önemli..

Ama bu ülke böyle işte.. Biz hiç önemli değiliz.. Hep daha önemli şeyler var.. Aslında durumun temelinde yatan da bu belki..

O yüzden yazmaya karar verdim.. ÖNEMLİ!! Çok önemli, çünkü benim hayatım, bizim hayatımız demeye karar verdim..

Ulaş bu ay itibarıyla artık okullu bir çocuk oldu (bu sabah bana bildirdiği üzere üzere okullu büyük bir çocuk-muş kendileri)



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...