bir sürü haller içinde...

26 Eylül 2014 Cuma

ruhi sinir

Ben açık ve seçik bir şekilde sinirrrrr bir insanım.. Bu çok nettt..

Önder benimle haber bile izlemek istemez.. Bazen tartışma programı açıp sonunda benim küfür ve söylemlerime dayanamayarak kapar.. o kadar yani..

Her şeye takılırım.. HER ŞEYE.. Aptallığa, tahammülsüzlüğe, sahtekarlığa, saygısızlığa, yalancılığa, hatta cümle bozukluklarına.. Maç izlerken bile takılır sinir olurum.. Tamam adam o hızla cümle kurmaya çalışıyor ama saçmalamasın yav..

Ruhum sinir benim.. Artık kesin kanaat getirdim..

Arkadaş 30 küsur yıldır bu ülkede bu insanlarla yaşıyorsun.. Eeee bu saçma sapan kentteki yaşam süren de 10'u geçti.. Alış artık insanlara.. Görme, önemseme.. Böyle bu şehir.. Herkesin işi en acil.. en önemli.. Sanki herkes dünya kurtaracak işler yapıyor.. Çocuk parkından bile eve sinir ve hışımla gelme ama artık..

23 Eylül 2014 Salı

çiş-kaka savaşları sezon finali (victory)

Gayet endişe paratoneri şeklinde geçen 9 ay+1 yıldan sonra bana bir haller oldu.. Amaaan demeyi öğrendim bu annelik işinde.. Ve ne zaman ki bunu öğrendim işin rengi ve tadı değişti.. Sanki her şey daha bir kolay ilerler oldu..

Mesela Ulaş ne zamandır bezsiz bilmiyorum.. 1 ay olmadı herhalde.. Bir kaç haftadır artık söylüyor da.. Hatta hafta sonu kopardı gülmekten beni.. İçerde oyun oynuyor ben de kahvaltı bulaşıklarını toparlıyorum.. Kendi kendine konuşuyor.. kısık sesle.. kaka, kaka, kaka.. bir anda dank etti.. koşarak ve anneaa kaka şeklinde bağırarak yanıma geldi :))

Bezi çıkarmaya tam olarak karar verip Ulaş'a da bunu bildirdikten sonra gece gündüz, ev sokak ayrımı yapmadım.. Sürekli olarak bezsiz.. Gece ıslatma da pek yok.. Sadece bu hafta sonu ağlayarak uyandı, yanına gittik ki seller sular götürmüş yatağı.. Ama ne kadar üzgün, ne kadar mahçup anlatamam.. Annecim olabilir bazen.. yatmadan önce fazla su içmemek lazım galiba, gel değişelim dedim..  O kadar.. Haa sonrasında ben de kahroldum.. Neden bu kadar üzülüyor, yanlış bir şey mi yapıyoruz diye kendimi yedim ama.. Sanırım, başarı konusundaki algısından kaynaklı.. Ee anasının oğlu..

22 Eylül 2014 Pazartesi

eşitsizlik

Önder'e hep senden yardım beklemiyorum demişimdir.. Ev işlerinde de, çocukta da böyle bu.. Bu evin yetişkinleri olarak evdeki sorumluluklar ikimiz için de ortaktır.. Her ikimiz de -teoride- eşit olarak sorumluluk yükleneceğiz :))

Peh peh peh!!! NE büyük yalan..

Bu evlilik olayında öğrendiğim bir şey varsa o da işi ilk kim yaparsa onun üzerine kalır anlayışıdır :) He diyeceksin ki yapma o zaman.. Nasıl yapmayayım?.. Şunu yıkar mısın deyip evet cevabı aldıktan 2 saat sonra o ŞEY halen olduğu yerde dururken yapılacak doğru davranış nedir??

a) yıkamak
b) kavga etmek
c) yeniden söylemek
d) sakince konuşup kendini anlatmak

Evet bildiniz... Peki nasıl sorusunun da cevabı var mı acaba?? Var olmaz mı? Ama, ama işte yaa neyse..

19 Eylül 2014 Cuma

Ukala dümbeleği :))

Tesadüfen süper dadı diye bir programa rastladım.. Programı ikinci görüşüm, bütünüyle izlediğimi söyleyemem, eleştirilerimi sıralama niyetinde değilim.. Anlatmak istediğim konu o değil.. Sadece izlemiş olanlar, izlemeye niyetliler ve müdavimlyeri için ufak bir not düşmek istiyorum: izlediğiniz, okuduğunuz, gördüğünüz her şeyi ama HER ŞEYİ kendi süzgecinizden geçirin.. kendinize uyarlayın, uygulamaya başlamadan kendinize ve çocuğunuza uygunluğunu sorgulayın.. (ufak bir ukalalık sadece)

Benim bahsetmek istediğim konu, kesinlikle bilimsel verilere dayanmakta değil, sadece ufak bir gözlem.. Ulaş bebekken uyku düzeni konusunda harcadığım çabanın doğruluğunu bana kanıtlayan ve Hogg ablaya saygılarımı iletmeme neden olan bir gözlem..

18 Eylül 2014 Perşembe

sahnede ölüm

Pascal Mercier'in okuduğum her kitabı etkileyici gelmiştir bana..

Lizbon'a gece treni ve lea yani.. Her ikisi de gerek dilsel anlatım, gerekse öykü açısından etkileyici, sorgulatıcı ve sürükleyici idi..

Benzer beklentilerle başladım sahnede ölüm'e de..  Genelde kitaplara başlarken -hele de önceden ouduğum yazarların kitaplarına başlarken yorumları fazla okumam, yüzeysel geçerim- iyi ki öyle yapmışım sahnede ölüm'de de.. Zira her ne kadar diğer kitapları kadar "iyi" olmasa da gözümde, klişe konularla çarpmaya çalışsa da, beklentilerimin oldukça altında seyretse de dil olarak keyifli ve sürükleyiciydi.. Öyküdeki sırlardan çok -şahsen birkaç sayfa içinde sırların büyük bölümünü sezmiş, olamadıklarıma da şaşırmayacak düzeye gelmiştim- çocukların gözünden ailelerini incelemek, böyle bir ailenin çocuklara etkilerini görmek ve en çok da yakınlık hakkında kendi iç sorgulamalarıma dalmak önemli ve keyifliydi benim için.. Yani bu açıdan yaklaştığımda fazlaca klişe olması sebebiyle büyük bir hayal kırıklığına düşsem de, diğer iki romanda olduğu gibi kendi sorgulamalarıma yol açtığı için keyifliydi..



16 Eylül 2014 Salı

dilli düdük 2

Aslında pek çok başlık altında zaman zaman Ulaş tospiğinin dillenmesini dile getirsem de bu yazıya başka bir başlık bulamadığımdan devam yazısı olacak kendisi..

Son zamanlarda epey bir dillendi bizim tosbağ..

Tembellikten (ya da emin olmadığından) söylemediği, söylemekten kaçındığı şeyleri saymazsak epey epey derdini anlatıyor.. Çoğunlukla vücut dilini de işin içine katarak kurduğu mantık ve bağlantılarla beni şaşkınlığa düşürüyor..

Örneğin bir şeyin benzeri arkaaaş; belirli bir lego arıyor, ego ego şeklinde söyleniyor ama benim önerdiklerimi kabul etmiyor sonunda istediğinin sarısını buldu, mai arkaaş?? (onun aynısının mavisi) benzerlerini veriyorum (üçgen şeklinde ama bir dik üçgen kıvamında onun gösterdiği, ben onu bir türlü bulamadım diğer üçgenleri öneriyorum) ok ok, mai arkaaş!, sonunda bulduk aynısının mavisini, iki arabası var birbirinin eşi sarısını almış öbürünü soruyor, pempe arkaaş?? Koltuklar kalkıyor, dolaplar iniyor pempe arkaaşı arıyoruz.. Aklındaki olmazsa olmaz :)



10 Eylül 2014 Çarşamba

çiş-kaka savaşları sezon 1

Ennnnn nefret ettiğim iş elde çamaşır yıkamaktır.. Bulaşık yıkamaktan bile o kadar nefret etmem.. Yurt yıllarında parmaklarımı telef ettikten sonra NE OLURSA OLSUN elde çamaşır yıkamamaya aht etmiştim. BU GÜNe kadar da yaptım dediğimi.. Elime geçeni atarım makinaya, hiç acımam.. O bile zor gelir bazen ama.. Yok ayır yok detarjanı cartıcurtu, bilmem ne..

Ulaş'ın bezsiz hayatının 3 aydır sürünmesinin temel sebebi de bu muhtemelen ;)) Evet çocuğun hayatında bu kadar önemli olan bir şeyin annenin kaprislerine bencilliklerine kurban gitmesi çok acı ;)) Mükemmel olduğumu hiçbir zaman iddia etmedim lakin :))

Neyse tabi her şeyi bir şekilde uyduruyoruz yerine :)) O kadar da pert etmedik çocuğu yav..

Doğum gününün ertesinde Ulaş'ı lazımlık ve bezsiz hayatla tanıştırma kampanyalarına başlamıştık, lakin gerek tatil gerek göçebelik günlerini öngörerek ve Ulaş'ı bilmem ama ben kendim bizzat hazır olmadığımdan bu durumu sadece bir öngösterim olarak düşünmüştüm.. Zaman zaman aceleci geniş aileleler nedeniyle zorlayıcı bir hal alsa da böyle kaldı..

3 Eylül 2014 Çarşamba

emziğe veda

Buralarda olmadığım son 1 ayda çok bi işler başardık.. Çoook şeyleri atlattık sevgili okur...

Emziği pek çoklarının aksine sorun olarak gör-e-miyordum.. Evet doğru konuşma gelişimi engelleyen, diş yapısında arızalar çıkaran bir durum amaaaa..

Ama Ulaş bebekliğinden beri emziği sadece uyku saatinde alıyor ve tüm çocuklar gibi uyuduğunda atıyordu.. Yani günde iki kere -uzun zamandır- toplam emzik emme süresi de 1-2 saati bulmuyordu.. Konuşma önünde bir engel değildi benim gözümde.. Konuşmamasının tek nedeni gerek görmemesiydi bence ;))

Ama son zamanlardaki emziğe düşkünlüğü, emzik emmek için uyuyacağını iddia etmesi, kaçıp kaçıp odasında emip (2 dakika canım) yanımıza geri gelmesi falan sinirimi bozmaya başlamıştı.. Şu düğün işleri bitsin, yerleşik hayata geçelim, ben izne ayrılayım bu iş biter diyordum.. Ama işin doğrusu korkuyordum.. Arızada tavan yaparsa, uyumazsa, benim melekler gibi uyuyan yatağına yapıp bana baybay yapan yapan yavrum başka şeylere sararsa gibi gibi endişeler içindeydim..


Oyun hamuru kullanım alanları :))


Ama 2 yıllık annelik hayatımda -hele de bu emzik sürecinde- anladım ki ben rahatsam o da rahat.. Ben arıza çıkar mı dediğimde çıkıyor. Yok beee ne arızası dersem çıkmıyor.. :))

1 Eylül 2014 Pazartesi

eylül :))

Eylül geldiği anda bir kıpırtı başlıyor ki içimde sormayın.. Böyle yazın rehaveti, güneşe uzanmış tembel kedi hallerinde uyuklama falan iyi güzel... yaz bu benim için.. deeee

Yazdan da tatilden de sıkılırım.. Hadi artık aksiyon derim.. Hep içimde okula yeni başlayan bir çocuk heyecanlığıyla kucaklarım eylülü.. Marketlerde illa gezerim kırtasiye reyonlarını, renkli renkli kalemleri, defterleri gördükçe gökkuşağı görmüş kadar sevinirim.

Müzmin bir öğrenci olarak, içimde daimi bir öğrenci var sanırım.. Ruhum öğrenci benim..

Yazın ertelediğim her şeyi sığdırmak isterim eylüle.. Her şeye yeniden başlamak..

Benim için yılbaşından daha yeni yıldır. Daha umut dolu, daha enerji yüklüdür..

Her yıl okula bu yıl matematiği yükselticem hırsıyla başlayan öğrenci gibi bir hırs ve hevesle saldırırım eylüle...

Eylül yeni bir yıldır hep kafamda.. Eveeet artık tatil bitti, şimdi çalışma vakti'dir. Ama bu çalışma vaktini mutsuz, ruhsuz, sıkıntılı bir kafayla yaşamam.. Tam tersine daha çok iş, daha çok plan, daha çok proje hevesiyle düşünürüm...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...