bir sürü haller içinde...

28 Aralık 2018 Cuma

bilanço 18

2018 artık dingin ve üretken geçmesini beklediğim bir yıldı aslen. Doktorayı bitirmiş, Dr. ünvanını almıştım sonuçta yapılacak aşşşşırı da fazla işim yoktu. Bir üniversitede dışardan öğretim üyeliği yapsam akademik camiadan çok da kopmasam, bildiklerimi az çok aktarabilsem, kafamdaki proje ve makaleleri toparlasam, hiç olmazsa başlasam falan diyordum.

Maalesef hayaller gerçek olmadı. Bir kere her zamanki sosyal arızalarım devreye girdi, git görüş yapmadım, maille de fazla ileri gidemedim. Projeler desen... Oblomovluk ruhumda var galiba, bir kere tembellik başlayınca durduramıyorum kendimi. Alıyor başını gidiyor. Bazen kendime ne yaptığımı anlatamadığım günler geçiriyorum. :(( Öyle işte, okuyamadım, toparlayıp bir sonuca vardıramadım. Umarım 19 da bari azıcık gayretim gelsin.

Ama sonuca vardırdığım 1-2 makale oldu. Biri çok sevgili hocam sayesinde, diğeri de sevgili doktora arkadaşlarımın ittirmesiyle. Oldu yani 2 makale :))


25 Aralık 2018 Salı

Domestik günler-Ekmek bile yaptım ayol

Son zamanlarda yemek programlarına/ yarışmalarına taktık evcek. Masterchefler, Gordon Ramsey'ler hayatımızın ciddi bir eğlencesi oldu ama en büyük takıntımız Buddy Valastro ve İtalyan mutfağı.

İtalyan yemeklerini de çok sevdiğimizden (pizza ve makarna kastetmiyorum) bu pastacı amcayı her yerden takip edip yaptığı yemekleri uyarlayıp deniyoruz.Sayesinde farklı rostolar, tavuklar falan katıldı menü repertuarımıza.


7 Kasım 2018 Çarşamba

dilli düdük #13

Uzuuun süredir bizim dilli düdüğün  boyundan büyük laflarını yazmadım.Epeyce birikti aslında ama yazmadıklarımı unutuyorum çünkü her gün yeni bir şaşkınlık yaratıyor bende.

Yatarken üzerime zıpladı ve fena halde böğrümü göçertti (daha sonra ağrılara dayanamayıp doktora gittim, kırık yoktu velakin ciddi bir zedelenme vardı) nefes alırken zorlanıyorum falan,
U: off ölme iKtimalin var yani :)

Annem Önder'le konuşurken "tamam annecim" dedi.
U: Niye annecim diyorsun kendi çocuğuna annecim desene.

Sürekli soru soruyor.
E: Ulaş çok didikledin ama
U: Çünkü ben meraklı bir çocuğum.

3 yaşında fark ettik ki taban çöküklüğü var. O gün bugün özel tabanlık kullanıyor. Anaokulunda her gün ayakkabı değiştir tabanlık değiştir hiç aksatmadı. Bir gün tabanlıkları değiştiriyor.
U: Anne biliyor musun, tabanlıklarımın olması beni değişik yapıyor. Seviyorum değişik olmayı. Saçlarım da daha uzun arkadaşlarımdan o da değişik.

Bir gün büyüdüğünde hayalleri kuruyoruz. Nereden duyduysa :((
U: Ama askere gitmem lazım.
E:???
U:Evet askere gitmezsem bir şey yapamam çalışamam
E::0

Üniversitede başladığım Fransızca'ya başlayayım tekrar dedim. Dualinguada çalışıp duruyorum kendi kendime Ulaş da babası ile oyun oynuyor.
U: Annem Fransız sanıyor kendini :)

Şimdilik bu kadar olsun. Fazla uzatmayayım. Uzun yazılar okunmuyormuş artık :) Devamı tez zamanda :))

13 Eylül 2018 Perşembe

yeni hayat

Bu yaz sonunda başladı: "yeni bir hayat başlıyor değil mi anne?" "Artık yeni bir hayat başlıyor." Peşi sıra bir regresyon: bebeksi konuşmalar, yakamdan ayrılmamalar... Konuşsam "yok annecim o kadar da farklı değil" desem de bir işe yaramadı. Dedik yaşayacak görecek.

Sonra oryantasyon oldu. Biraz toparladı. Yeni hayatın o kadar da yeni olmadığını, eskisinin biraz daha değişik versiyonu olduğunu anlatmaya çalıştık. Ama halen tam olarak olmuş değil. Kafasında ilk okullu olmayı nasıl kodladıysa bir yandan büyüdüğüne seviniyor, bir yandan büyümeye direniyor. Mesela ilk gün "kendimi sadece serviste okullu gibi hissettim" dedi öfkeli öfkeli. Neden?? "OKULDA BİZE BEBEK GİBİ DAVRANIYORLAR!!" Ne bekliyorsa :)

Tabi ki ben bu konuda her zamanki gibi onun ihtiyaçlarını öncelliyorum. Bebeksi konuşmaya mı ihtiyacı var ok sorun yok konuşsun biraz, bol sarılma, kucaklaşıp öpüşmeye mi ihtiyacı var. Tamam o zaman sarılalım bol bol.. Yalnızca arada ilkokulun o kadar da değişik olmadığını anaokulunda yaşadığına çok benzer şeyler yaşayacağını ve artık bu konularda deneyimi olduğu için daha kolay baş edeceğini hatırlatıyorum. O kadar...

Yeni hayatla ilgili olarak benim en büyük kabusum ise erken kalkıp servise yetişmek :) Şimdilik sıkıntı yok. Önder kalkıyor yumurtayı, sütü hazırlıyor, Ulaş'ı, beni kaldırıyor. Ben de Ulaş'ı giydirip, yedirip hazırlayıp veriyorum servise... Ama Ulaş zorlanıyor erken kalkmaktan sanki, yada henüz dillendirmediği bir sıkıntı mı var okulla ilgili içinde bilemiyorum. Tabi yeni bir ortam, yeni ilişkiler bir miktar geriyor. Üstelik anaokulundan tanışan eski arkadaş olan çocuklar arasında kendine yer yapma, kendini gösterme stresi de cabası.

Çözülecek. Çözüleceğini biliyorum. Okulu ve dersleri de sevdiğini biliyorum.

Bakalım. Her adım bir challenge değil mi?

5 Temmuz 2018 Perşembe

yaz-lık

Temmuz itibarıyla okulsuz kalan Ulaş'ı Tekirdağ'a anneanne, dede, dayı yanına yazlığa gönderip evde 2 başımıza kalınca yine bir garip oldu hayat.

Her zamanki gibi son söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Çocuksuzluk çok zormuş ve de çok masraflı:(

Şöyle ki geçen sefer bu durumu yaşadığımızda evde yemek yapmak istemeyen, evde oturmak istemeyen, mütemadi depresif ruh halleri içindeydim. Bu sefer o kadar değil aslında. Daha iyiyim. Ulaş daha büyüdü, zaten zamanın çoğunu kendi başına geçirir oldu, bizimle işi azaldı. Ondan herhalde ama yine yaptığımız yemekler bitmiyor, akşamları ne yapacağımızı bilmez birbirimize bakıyoruz Önder'le. Hayat çok sıkıcı. Eeee hadi tatil öncesi arkadaşlarla görüşelim, sinemaya gidelim fırsat varken, şunu yapalım bunu yapalım derken zaman geçiyor yalan yok ama bu arada maliyet de artıyor :) Ee bir de özlemden aaay bu nasıl yakışır oğluma diye aldığımız şeyler de var :)

9 Mayıs 2018 Çarşamba

Hep 19 (şimdi 2 kere :)

Ayy bir buçuk ay bekleyen yazı olur mu? Bu bir doğum günü yazısı olacaktı oysa :)

Evet doğdum yine. Bir sene daha geçti ömrümden, gözlerime, bedenime, beynimin kıvrımlarına 365 gün daha eklendi. Artık iki kere 19 yıl yaşadım diyebilirim :)

19 yaşım üniversitedeki ilk yılım. Hazırlık halleri. Ömrümün ennn gamsız, ennnn safoz dönemi :)

İkinci 19umda ise kazandığım bir çok ünvan, rol ve insan... Ne farklılar birbirlerinden. Şimdiki sürekli kaygılı, mütemadi huzursuz, her şeyi kafaya takan bana bakıyorum da ikinci 19da ne çok değişmişim diyorum :(

Gerçi bu değişimin büyük bölümü

22 Mart 2018 Perşembe

tüketim mi entellektüelite mi? Yada aşıklar delidir.

Son zamanlarda bir kaç yazıya denk geldim fazla kitap alımı ile ilgili birisinde sahip olmayı okumaktan daha fazla önemsediğimiz üstelik sahip olduğumuzda okuduğumuzu düşünerek öylece -okumadan- elimizde tutuyormuşuz.

Bende öyle olmuyor. Tam tersi yeni gelen ve okunmayan kitaplar kitaplığa yerleşmeden, öylece duruyorlar, sanki görevlerini yerine getirememişler gibi boynu bükük. Hele ben, nasıl bir suçluluk içinde çırpınıyorum anlatamam.Okunacak çok kitap ve çok az zaman var-mış gibi, ki öyle, instagramda, bloglarda gördükçe alasım geliyor, aldıkça yetişemiyorum. Yetişemedikçe kendimi suçluyorum. Hem maddi hem manevi yük ediyorum kendime...


18 Ocak 2018 Perşembe

Günlük

Bir süredir günlük yazmaya başladım yeniden. Yani aslında olay şöyle başladı. Sigarayı bırakıp kilo alma korkusu ile baş başa kalınca, üstüne gelen kışla beraber her sene gerçekleşen 1-2 kiloluk artışı her sene olduğu gibi eyvahhhh şeklinde karşılayıp sigaradan mı acaba paniğini yaşamaya başlayınca dedim ki kendime "ne yiyorsun da alacaksın, korkudan yürümeyi,  merdiven çıkmayı arttırdın, tatlıyı hayatından çıkaramasan da gereksiz şekeri çıkardın, bu kilo kış kilosu gider (dürüst olalım zaten gelen de abartı bir şey yok :) ama madem öyle yaz bak"
Yaz bak kilo günlüğü ne yedim günlüğü. İşte böyle başladı yeniden kağıt ve ajandayla gerçek bir günlük tutma maceram :) Sonra bir baktım kilo ve yediklerim işin çok küçük bir parçası kalmış ve ben her gün yazacak duygular, düşünceler, olaylar bulur olmuşum :)
Blog yazma fikri başından  beri bir teşhir zaten bazı düşüncelerimi paylaşma, bazı yaşantılarımı kaydetme hali. Ama dürüst olalım kim burada her şeyi paylaşabilir ki.
Çocukluğumdan beri günlüklerimin başında bir not bulunur: Bu defter bana aittir ve iznim olmadan karıştıran dünyanın en terbiyesiz insanıdır. Ne caydırıcı bir uyarı dimi?:) O yüzden blog yazarkenki otosansürüm her şeyi herkes bilmemeli. Özel duygular, özel düşünceler var. E bunlar da insanın içinde kaldıkça şişiriyor ne yalan söyleyeyim bu günlük işi bu sebeplerle çok iyi oldu kendimi daha mutlu, daha rahat ve daha hafif hissediyorum. Valla :))

5 Ocak 2018 Cuma

çemberimde gül oya

Eveeeeet bir yılı daha bitirdik. Yepisyeni bir yıldayız şimdi. Yazılmamış şeyler yazmalı artık demiştim 20 yıl kadar önce. Sonra okudukça, yazılmamış şeylerin pek de olmadığını fark ettim ve benim söyleyeceklerimi benden önce söyleyenlere kızmamayı bile öğrendim zamanla :)
Sonra baktım dünya saçmalıyor, kendime bir çember yaptım ve orada yaşamaya başladım, dedim çember benim istediğimde genişletirim. Ama öyle olmadı, bir gelenle 3 çıktı ve benim sevgili, güvenli, huzurlu çemberim daraldıkça daraldı.
Sonunda öyle bir noktaya geldim ki çember dışındaki konuşmaları, esprileri, kaygıları anlamaz oldum. Hatta tahammül edemiyorum bazı diyaloglara. Sonra diyorum "heee insanlar sana bayılıyor da" Öyle işte. Sonuç olarak kendi kendime aynı çemberde yuvarlanma hali artarak devam ediyor.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...