bir sürü haller içinde...

31 Aralık 2013 Salı

obur tosbağ

Hiçbir zaman iştahsız bir çocuk olmadı Ulaş (şükür ki) zaman zaman cinlerimi tepeme çıkaran yemek saatleri yaşasak da genel olarak yiyen, beğenmese de fazlaca arıza çıkarmayan bir çocuk-tur... Burçlar mevzusuna bi burda inandım, bir boğa olarak nasıl gırtlağına düşkün..

Ama sevdikleri/sevmedikleri, tercihleri, olmasa daha iyi olur'ları var tabi.. İlerde bu olmasa daha iyi olur'ların olmasınnnn'a dönüşmesi konusunda endişeler taşısam da, böyle olmaması için çeşitli taktiksel çalışmalar içindeyim..

Neyse Ulaş'ın favorileri listesinde PİZZA açık ara farkla en üstte..

30 Aralık 2013 Pazartesi

30dan sonra

Böyle her sene sonu bir hüzün çöküyor içime.. Bir pişmanlıklar zinciri kafamın içinde dolanıp duruyor.. Daha önce de demişimdir, yaşlanmak biraz da pişman olmayı öğrenmek bence.. Geçmişe gidip gidip geliyorum.. O kadar fevri, o kadar yoğun, o kadar saçma tepkiler vermişim ki şaşakalıyorum.. hatta utanıyorum kendimden..

Ben 30umdan sonra büyüdüm, 30umdan sonra kendime güvenim geldi, 30umdan sonra adam oldum (ne kadar olduysam artık :) Neyse bu yüzdendir ki hiç 30 yaş sendromu yaşamadım.. çok sevdim 30lu yaşları.. (daha 20sene buralardayım, hiç anlamam)

Neyse ne diyordum.. hıı işte yıl sonu zamanı.. şöyle 3-4 yıl öncesine kadar dönsem böyle saçma bir hüzne tutulmayacağım.. ama yok gidiyorum 10-15 yıl öncesine..

25 Aralık 2013 Çarşamba

Ulaş'tan (yine)

Babamın bir gözü tembelleşmiş. Doktor da demiş ki sağlam olanı kapa, öbürü çalışsın. Babacım da gözlüğe pamuk koyup kapıyor sağlam gözünü.. Neyse bizim tosbağ pamuğu bulmuş. Koşa koşa babama getiriyor ve gözünü gösteriyor ıhhh gözüne koysunmuş..

Sabah gözümü gösterip gösterip göö diyor. Evet annecim göz.. Yine gööö.. Abartısız 5 dakika sürdü bu diyolog..

Koşa koşa odaya girdi bir sevinç ben geldimmmm yani tam olarak değil ama me gediii gibi bir cümle.. nasıl da sevinçli.. sevinicez ya o geldi diye :))

Çok da kibar bu aralar.. Öksürüyor, aklına geldi birden eliyle ağzını kapıyor öhööö numaradan ama.. Ulaaaş şeklinde seslendim ememdi (efendim sanırım)

23 Aralık 2013 Pazartesi

annelik müessesesi...

Çocukluğumda annemin arkadaşları vardı "teyze"dediklerim.. Şimdi bakıyorum da benden belki biraz büyüklerdi, belki şimdiki yaşımda.. Çocuklar bana "abla" diyor hala.. Bu iyi bir şey tabi.. Minibüs şöförünün "öğrenci mi?" demesi kadar..

Hayır minyon tavuklukla alakam yok.. Giyim kuşam hal tavır olarak "abla"yım ben..

Erken evlenmedim aslında.. 28-29 yaşındaydım.. Ama toplumsal olarak evli insan kriterlerini karşılayamadık biz.. Biz sevgiliydik.. Geziyor tozuyor, arkadaş ortamımızda aynen takılıyorduk.. Aile ortamı? bizden bir beklentileri kalmamıştı galiba..

Yok vardır toplumun beklentileri insanlardan.. Yok saymak mümkün değil.. Hele evlilik sorumluluklarını alan kişilerin başka sorumlulukları da almasının beklenmesi kaçınılmazdır.. Evlenince ilk sorudur misalen "yemek yapabiliyor musun?" ayol ben 10 yıl yalnız yaşadım, aç mı kaldım, yaptık yedik işte, bu neyin sorgulaması şimdi.. ama yok illa sorarlar. hem de sözleşmiş gibi, hayattaki en önemli mevzu buymuş gibi, karşılaştığın her akraba, eş, dost sorar bunu.. desem yapamıyorum naapçan sen mi gelcen yemeği yapmaya.. :))

20 Aralık 2013 Cuma

taklitçi tosbağ

Evde bir adet maymun, papağan karışımı besliyoruz bu aralar.. Ne yapsak, ne söylesek aynen tekrarda.. bir de ne halt ettiğinin farkında suratımıza bakıyor, doğru mu, komik mi??? gülün lannnn... :))

Biz -ama özellikle babası- ne yapsa(k), ne söylese(k) yansıtma halinde, bir adet minik ayna dolanıyor ortada. Önder yatıyor mu, yatacak, sandalyede mi, can hıraş tırmanıp o da bir sandalyeye oturacak, yüksek sesle konuşursa bağırma, gülerse yalandan kahkaha atma ise ayrı bir hal...

Geçen gün Önder maç izliyor, tospik de onu taklitte.. Önder gerildi, gitti sandalyeye oturdu.. Ulaş da peşinden önündeki sandalyeye ama yok aynı pozisyon olmuyor.. Çektim sandalyeyi yanına otursun.. Ama hala eksik var.. Önder'in kucağından Ulaş'ın topu totem niyetine.. Durmuyor topunu istiyor, gittim başka top getirdim.. Ohhh tamam ikisinde de top, sandalyede maç izliyorlar.. Bir taraftan da babasına anlatıyor nasıl iyi mi??

Ertesi hafta Önder yine maç izliyor, tospik bir telaş evin içinde dolanıyor, gitti geçen hafta Önder'de olan topu ona verdi, kendinde olanı kendine aldı oturdu yanına maç izlemeye.. :))

14 Aralık 2013 Cumartesi

hırsız var..

Sabah sabah çeşitli hırsızlık vakalarıyla karşı karşıya kaldım değerli okuyucular (var mı gerçekten ya)..

Önce uyanmaya direnirken küpe ve kolyelerimin şangırtısıyla ayılıverdim.. Bizim tosbağ uyanıp bugün ne yaramazlık yapsam diye düşünmüş ve bulduğu ilk yere saldırmış.. Sonuç tekleri kayıp küpeler, birbirine dolanmış kolyeler ve karşımda yüzükleri parmağına geçirmiş bir bücürük.. Güler misin döver misin?? :))

Kahvaltı hazırlamaya çalışırken, yanımdan uzaklaştığını fark ettim topiğin.. Baktım oyuncaklarıyla, asayiş berkemal.. sandımmmm.. Meğer mandalina çalmış dolaptan.. Biraz sonra baktım ses gelmiyor.. Ben seslendim.. Gayet masum geldi elindeki kabukları gösteriyor.. Üst baş mandalina suyu.. -Nerden aldın onu annecim -ıhhh (dolabı gösteriyor) -mandalinası nerde bunun -ıhhh (ağzının içine sokuyor parmağını) yok canım dedim.. Bütün mandalinayı soyup yemiş olamaz.. Gittim odada arandım, arandım.. I-ıhh.. yok yemiş tosbağ sabah sabah bütün mandalinayı.. Kabukları da bir güzel soymuş kii. Önder mi geldi acaba diye düşündüm bir an.. Bir de çöpe atıyor kabukları tertipli çocuğum :))

Bitti mi.. Tabi ki hayır.. Daha öğlen olmadan yaramazlık işlerini epey ilerletti mercimek ağacı..

Kahvaltıyı ettik.. Mama sandalyesinden indirdim gitsin oynasın diye.. Ben de altına serdiğim örtüyü toplamaya çalışıyorum.. Kafamı bir çevireyim de ne göreyim. Beyefendi çıkmış benim henüz kalktığım sandalyeye, elinde kaşık yalana yalana nutella kaşıklıyor.. Ağız burun komple çikolata.. Bir de bağırıyor elinden almaya davranınca.. Öğleden sonra çikolata verme sözünü verdim de nutellayı kurtardım :))

Masanın  üzerinden bitmiş çay bardağımı kafasına dikerek dibini içmesini saymıyorum bile.. Her zamanki işi :))

Daha uykuya yatmadan epey macera yaşadık sözün özü.. Bizim evde kaşla göz arasında beğendiğini, alıp kaçan bir hırsız var.. Duyrulur.. :))

12 Aralık 2013 Perşembe

yılın ilk karı

Üniversiteye hazırlık döneminde dershanede müthiş bir edebiyat hocam vardı..

Onu müthiş yapan defalarca sürülmesiydi MEB'de çalıştığı dönemde belki, belki de sisteme bütünüyle uyamamasıydı (belki ikisi de aynı anlamdaydı) belki evet tanrı beni sonunda yargılayacaktır, hakkıdır, ama benim de sorularım olacak şeklinde konuşabilecek, dershane patronlarına kafa tutabilecek ve yine de pozisyonunu kaybetmeyecek cesaret ve bilgi birikiminde olmasıydı.. ama bence en çok sistemin aslında tam anlamıyla ezberciliğe yonttuğu bir düzenin içindeyken bile onu ve tüm dünyayı sorgulatacak ufuklar açmasıydı biz skor peşindekilerin algı dünyasında..

Ben hep şanslıydım.. Müfredatlara girmeyen pek çok şair ve yazarla daha örgün eğitimin çarkları içine girmeden tanışmış, kaynaşmıştım.. Dolaptan şiir antolojisi kitabını indirir (boyumdan büyüktü ya la) baba hadi çok gözlüklüydüm okuyalım derdim daha okuma bilmezken.. Orta okulda okuma seansına sakıncalı piyade götürmüşlüğüm, ilkokulda ezberden nazım hikmet okumuşluğum vardı.. :))

Ama babamın arşivinden (belki de ilgisinden) kaçan pek çok şairle de yaprak testlerde tanıştım.. Ece Ayhanlar, Edip Canseverler, hatta Cemal Süraya'nın bazı şiirleri gibi..

Yaprak testlerden kopyaladığım şiirleri ve pasajları kaydettiğim bir defterciğim bile vardı..

Ben şanslıydım dedim ya..

Kar yağdığında da aklıma hep bir dize gelir.. Yaprak testlerin sayfaları arasından..

Kar çok şiirseldir.. Kesinn (hatta şansal deyimiyle %100 :)) Ama ilk kar.. işte o resmen epiktir..

Gökyüzünden düşen ilk beyaz taneleri gördüğüm an, içim resmen pırpır olur.. Aşık olmuşum gibi, bir coşku bir şahlanma.. Hele sabah etrafı bembeyaz görmek.. Hayatta beni (mevsimsel anlamda daha mutlu eden bir şey yoktur) ellerim ceplerimde bir şiir mırıldanırım.. Kimindir bilmem (bilmezdim Yaşar'ınmış ya la)

Yılın ilk karı yağıyor/ dışarıdayım/ kaçıncı aşk bu sersefil yaşadığım/ mızrakları saplı durur sırtımda/ yalan değil 13ümde sevdalandığım..

9 Aralık 2013 Pazartesi

kış

En sevdiğim mevsimdir kış.. Kışın her özelliğini severim.. Karı, soğuğu, pusu, sisi, yağmuru.. Kısacık günleri, erkenden kararan havayı.. O yüzden bana dünyada nerde yaşamak istersin deseler ilk aklıma gelen İskandinav ülkeleridir zira.. Sonunda geldi kış..

Ankara'da daha çok severdim kışı.. Ankara'yı da belki bu yüzden daha çok severdim, pek çok şeyin yanında :))-. Ayaza karşı yürüyemeden debelenmeyi, özellikle Odtü'nün korunaklı arazisinde ayaklarının altında kütür kütür ses çıkaran karları (şehrin fışırdayan çamurlu suyuna inat), bembeyaz ağaçları, gece dışarı -vize, final, sunum takmadan- çıkıp kartopu oynamayı, altımızda bir poşetle kaymayı, beşerinin missss gibi çayı ile ısınmayı... nasıl da severdim, nasıl da özledim..

3 Aralık 2013 Salı

Ulaş'tan

Bu ara o kadar macera yaşıyoruz ki Ulaş'la, baktım unutuyorum kayıt altına alayım dedim...

Birlikte ilk defa turta yaptık.. Son zamanlarda mutfaktaki tabureye taktı zaten.. Kaldırdığımda sinirleniyor, nerdeyse bulup tezgahın yanına taşıyıp, üstüne çıkıyor ve ortalığı karıştırıyor.. Baktım olmadı.. Sınırlı izin verdim. Belli yerlere.. Ocağa yaklaşmak yasak!!!! Geçen gün tamam dedim gel beraber turta yapalım.. Karıştırıyoruz, yoğuruyoruz beraber.. Tabi daha çok ağzına atmakla meşgul ama.. Kabın dibini de kaşıkladı, benden gizli, tam oldu.. (Bir de nasıl yalanıyor, şapır şupur :) Büyüdükçe ne kadar çok eğleneceğiz belli ediyor kendini..



Her haltı anlar oldu.. Vücut parçalarını komple öğrenmiş haberim yok.. Diş çıkardığından el sürekli ağzında, baktım tırnaklar uzamış hafiften tıkır tıkır ses geliyor.. Tırnak yemeği fark edecek paniği geliştirdim anında.. Tırnakların çok uzamış Ulaş, gel keselim dedim önce tırnaklarını gösterdi peşinden makasın olduğu çekmeceyi açtı (en üst çekmece olduğundan henüz boyu yetişmiyor ama kısa süre içinde yerlerde bir değişim olacak galiba :) Tırnakları kestikten sonra da ben ellerimi yıkarken makası istedi verdim yerine koy dedim, koşa koşa gidip çekmeceye attı tosbağ..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...