bir sürü haller içinde...

31 Ağustos 2013 Cumartesi

patlıcan sallama

Patlıcanı çok severim.. Ama hiç bir yemeğini birbirinden ayırt edemem.. İmam bayıldı hangisi, oturtma hangisi bilmem. Bir karnıyarığı tanıyorum görünce..

Hal böyle olunca yaptığım yemeğin de ne olduğunu tam bilemiyorum.. Oturtma bozması mı, imam bayıldı mı? Yoksa fazla da bozmadım mı?? :)) Acaba??

Neyse evde ne varsa, Allah ne verdiyse patlıcanımızın önce etini haşladım.. Sonra soğan ve sarımsak ile bir tavada az yağla etleri soteledim. Karışımın içine sırasıyla kırmızı ve yeşil biber, salça, taze soğan, maydanoz, dereotu ve domates koydum. Dedim karabibersiz patlıcan olmaz onu da bocaladım. Tabi az tuz da ekledim.

Yuvarlak dilimlediğim patlıcanların kara suyunu tuzlu suyla çıkardıktan sonra dibine az yağ kızdırdığım tencereye bir sıra dizdim. Bunların üzerine etli malzemeyi, ardından bir sıra daha patlıcan ve üstüne malzeme biraz da su ekleyip kısık ateşte pişirdiiiiim..

Oldu mu?? Nefis oldu valla..

29 Ağustos 2013 Perşembe

yenilenme

Sonunda...

6 ay sonra sonunda kuaföre gidebildim...

Kadın anne olduktan sonra kendine bakmıyor, özen göstermiyor muşdamuşmuş... Gel arkadaş sen git kuaföre.. 1 saat yalnız kaldılar 8 kere aradılar.. Şurdayız da şöyle mi yapalım böyle mi, vıdıvıdıvıdı... Üstelik bu arada onlar da berbere gitti baba oğul Ulaş'ın terden enseye yapışan saçlarına biraz şekil verdiler..

Tamam hiç mi hiç kuaför kadını olamadım.. Zaten sevmem iki saat saçma muhabbetlerle uğraş falan alırım kitabımı okurum onlar takılsın kafamda ben sonuca bakarım.. Ama orada oturmak bile zor gelir popo kaslarıma :)) Ama yani artık isyandaydaydı her saç telim..

Tatil bitmiş, saçların rengi sarıya meyletmiş, evin her hani dökülen saçlarım, rezil paspal bir haldeyim.. Yenilenmek değişmek lazım.. Sonunda aldım Ulaş'ı da gittim kuaföre Önder'in iş çıkışına yakın saatte.. Zaten arabasında durmaz, her yere atlar neyse geldi aldı babası da 6 ay sonra kendimi yeniden değişmiş hissettim..

Uzuuuun süredir bu kadar kısa olmamıştı saçlarım değişiklik oldu. Bir de oturduğum koltuğu indirmeye çalışan kuaför beyin kuş gibi hafifsiniz inmiyor koltuk söylemi bonusu oldu :))

Neyse yenilenmiş bir halde hazırım sonbahara... E hadi ama..

Bu arada bu ne sıcak beaaaa :)))

28 Ağustos 2013 Çarşamba

yeni bir dil

Ulaş yeni bir dil geliştirdi.

Tamamen kendi familyasına özgü, kuralı, istisnası, grameri yok!!

Kafasına göre :))

İletişim konusunda çıldırıyor ve kendini yeteri kadar anlatamıyor ya tosbağ. Sonunda isyan etti.. Ben sizin gibi konuşamıyorsam siz beni anlayacaksınız diyor..

Aramızdaki diyaloglar tam ingiliz-fransız diyaloğuna döndü. Ya da benim ingilizce soru soran hocama ısrarla türkçe cevap verme inadıma..


6 Ağustos 2013 Salı

tatil hazırlıkları

Hiiiç alışkanlığım değildir. Hayatımın hiçbir anında herhangi bir listem olmadı... Spontane gelişir genelde.. Ama kısa süre öncesine kadar, bir yerde bir şey unutmuşluğum, gerekli bir şeyi almamışlığım olmamıştı.. Uykusuzluk, sarhoşluk, yorgunluk hiçbir hal içinde bir kibrit çöpümü unutmadım (malım kıymetlidir puhaha)



Velakin bu Ulaş tosbağsı hayatımıza girdiğinden beri beynimin bir lobunun süreklli onunla meşgul olmasından mı, tam her şey kontrol altındayken bir anda zıvanadan çıkmasından mı, hamilelik beyninin etkisiyle zeka düzeyimde kalıcı bir hasar oluşmasından mı, yoksa her şey hazır kapıdan çıkacak an üstünü kirletmesi, altına yapması vs gibi bir durumdan geri dönmek zorunda kalmamdan mı bilemeyeceğim bir sebepten sürekli bir yerlerde bir şeyler unutur oldum :((

4 Ağustos 2013 Pazar

frankfurt yolcusu




Dışişleri mensubu Sir Stafford Nye Uzakdoğudaki görevinden dönerken Frankfurt Havaalanında garip bir durumla karşılaşır. Yanına yaklaşan bir kadın ilginç bir istekte bulunur. Peşindeki katilleri atlatmak için Sir Staffordun yolculukta giydiği pelerini ve pasaportunu ödünç almak ister. Ona yardım etmeyi kabul eden Stafford heyecanlı bir maceranın içine sürüklenir...










Kitabı açar açmaz bir koku doldu içime.. Böyle kütüphanenin küflü saman kağıt kokusu gibi, rutubet kokusu gibi bişey...

Oysa yepisyeni aldığım bir kitaptı.. ama yanlış hatırlamıyorsam kokuların kodlanmadan direk depolanma halinden geliyor bu çağrışım.. Hani bir koku duyarsınız da bir insan, bir an, bir olay gelir ya aklınıza işte bundan sebep..


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...