bir sürü haller içinde...

27 Şubat 2015 Cuma

A Z

Daha önce bahsettiğim gibi Önder'le kitap konusundaki uyumumuz oldukça düşük bir seviyede seyreder.. Birbirimizin sevdiği kitapları pek sevemeyiz.. Momo ile bir kalıbı kırdığımızı falan düşünmüş değildim ama sonrasında Ayfer Tunç, ciddi bir fark yarattı bu uyumsuzluğumuz üzerinde.. (tabi ki her şeye rağmen umutları ve beklentileri düşük tutmakta fayda var :)) Halen kitaplıktan kitap aldığında "sen onu sevmezsin" diyorum kendisine.. Ve Ayfer Tunç bile tamamıyla başarılı olamadı bizim uyumsuzluğumuzu çözmede (misalen yalan yanlış)

Ama son aylarda aramızda konsensus sağlayan biri daha çıktı: Hakan Günday.. Daha ile başlayan sarsıntımız AZ ile ciddi bir depreme döndü..

Ben uyuz bir okuyucuyum.. Takılırım.. Her şeye takılırım.. Yazarın tarzı, tavrı bile olsa okuyucuyu sarsmaya çalışmasına dahi takılırım.. (bkz: sahnede ölüm) Tabi ki yazarın işi ilgiyi çekmek, ilgiyi çekip üzerinde tutmak için türlü çeşitli oyunlar oynaması olağan.. Ama bunu yaparken benim gözüme sokmayacak.. Yoksa ciddiye alamıyorum..

11 Şubat 2015 Çarşamba

Ulaş bu aralar..

Net... Duygularını çok güzel ifade ediyor.. Anneannesi gelmiş, akşam yatırıyorum: Anne çokk muttuymmm..

Bir ara kitap okuma, sohbet faslını yatağına taşıdık.. Bir gece kitap safhası bitmiş, konuşuyoruz, masal anlat dedi.. Ben de uydurmaya başladım.. Masal içinde buna sorular soruyorum falan (gerçi sonra bu oyunu uyku öncesinden kaldırdım, zira uykusu açılıyor tospiğin :) işte kedilerin kaç ayağı var, inek ne verir, kuşların kaç gözü var falan uydurup uydurup soruyorum.. Bitti, gökten üç elma düştü falan bizimki: bu naçıl maşall anne?? beğenmedin mi?, okk beğendimm, şaşırdımmm

Malumunuz şimdi bir kampanya var.. çocuk kaçırma ve kaybolmalarına karşı 10 altın kuralı öğren diyor..Ben de Ulaş'a ev adresimizi öğretmeye çalışıyorum.. Bizim semtte sokak,

9 Şubat 2015 Pazartesi

pazar krizleri

Uzun zamandır aklımda.. Kadınların/annelerin çalışması mevzusu.. Çalışan bir annenin çalışan kızı olarak ömrümde duymadığım tartışmaların içine sürüklendiğimi hissediyorum.. Ben kadın/erkek hiçbir yetişkin insan için başka bir seçenek düşünemiyorum.. Meslek seçiminden iş seçimine doğru yönelimlerde bulunamasak da, insani koşulların oldukça dışında çalışma şartlarını yaşasak da bunların iyileştirilmesi, değiştirilmesi yönünde kafa yoracağımıza kadın çalışsın mı, anne olunca işi bırakmalı mı şeklinde sorgulamalarla orta çağ edebiyatına yöneldiğimizi/yönlendirildiğimizi düşünüp kahroluyorum..

Tüm bu tartışmaların sadece erkler ve erkekler değil bizzat eğitimli, kariyerli kadınlar tarafından da yürütülmesi ise bana bir nevi oyun gibi geliyor.. 2. dünya savaşı sonrası zoraki olarak çalışma hayatına alınan kadınlar şimdi erkeklere daha fazla tehdit oluştururken belki de bu yüzden bu alandan uzaklaştırılmaya çalışılıyordu sanki.. Eğitimli, akıllı, kültürlü kadınların anne olarak tüm bu birikimlerini yalnızca çocuklarına adamalarında bencilce bir şeyler duyumsadım hep.. Evden çalışma/home ofis anlayışlarını sosyal hayattan uzaklaştırılma olarak algıladım.. Sabah kalkıp işe gitmek için hazırlanmak bile bir nevi motivasyondu çünkü yaşamak için-bence :))

6 Şubat 2015 Cuma

bir ankara hikayesi

Bizim büyük çaresizliğimizi almamın, baygınlık geçirecek hale gelmeme karşın bırakmayıp bitirmemin altında yatan tam olarak buydu: Ankara..

Ankara.. Kimilerinin denizsiz diye, kimilerinin bürokratik diye, kimilerinin gri diye, kimilerininse belli bir sebebe bile dayandırmadan sevmediği, ama çoklarının sevmediği ankara..

Ankara benim hayatımda çok önemli bir mihenk taşı, çok sevgili bir anıdır.. İstanbul vs Ankara'dır hep insanların kafasında.. Benim böyle bir kıyaslamam olamadı, zira Ankara'da yaşarken kafamdaki İstanbul imgesi karmakarışıktı.. Birkaç tiyatro gösterisi, birkaç beşiktaş maçı ve gündüz gidilen, sıkıcı geçen bar anıları dışında birikimim yoktu.. Oysa Ankara yaşamışlıktı. Ankara özgürlüktü.. Sinamaydı, sakaryaydı, yükseldi.. Ankara denize çıkacakmış hissi veren denizsiz sokaklardı.. Ankara tüm memuriyetine inat sabahı bulan
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...