bir sürü haller içinde...

29 Mayıs 2015 Cuma

harry potter maratonu

Fantastik; edebiyatta da, sinemada da ve hatta tvde de çok sevdiğim bir türdür.. Hatta sinemada en sevdiğimdir diyebilirim. Zira evde artık ne kadar devvvv ekran tvlerimiz olsa da, sinamada o dünya dışı yaratıkları ve görüntüleri izlemek bana çok daha keyifli gelir..

Ama Harry Potter ilk duyduğum an itibarıyla kendisine mesafeli bir duruş geliştirdiğim bir eserdi.. Evet yine yeni yeniden önyargılarımı seveyim, bir şey çok popülerse kendisine irrite oluyorum.. Herkesle aynı aynı aynı şeyi hissetmekten hoşlandığım tek zaman dilimi 2 yıl önce bu zamanlardı :)) Bunun dışında herkes bir şeyi severken sevdiğimi yada nefret ederken nefret ettiğimi hatırlayamıyorum..

İşte Harry Potter'da da böyle oldu.. Millet kitabevlerinin kapılarında kuyruk olmuşken şaşkınlıkla seyrediyordum.. Harry Potter'ın geldiği cuma sinema yerine başka bir plan yapıyordum (gerçi plan yapamıyordum çoğunlukla, arkadaşlarım sinemada oluyordu çünkü :)) ben de evde kitap falan okuyordum :)

İşte böyle böyle senelerce kaçtım Harry'den.. Öyküsünü tam da bilmeden, herkes seviyor diye sadece..

26 Mayıs 2015 Salı

mayıs ayı özel...

Mayıs ayı bizim aile için en önemli aylardandır.

Nisan başı ile başlayan ve haziran sonu ile biten üç aylarımızın orta ve doruk noktasıdır zira mayıs.

Şöyle ki Nisan'da benim doğum günüm ile başlarız üç aylara ve Haziran'da babalar günü ve Önder'in doğum günü ile bitiririz. (evet bu üç ayda madden biraz batarız :)

Ama mayıs bu üç ayların en önemlisi çünkü...

Öncelikle Ulaş doğdu... ayrıca hem evliliğimiz hem de ilişkimiz için çok önemlidir mayıs ayı.

22 Mayıs 2015 Cuma

3 yaş Ulaş'ı

3 yaş Ulaş'ı ne yapar?? Yani terrible two'dan çıkmasını beklerken çok daha beterlerini anne babasına yaşatmak dışında ;))

Beste yapar.. Bir anne daha ne ister?? Sabah gözünüzü açıyorsunuz yanınızda bir tosbağ.. Bağıra bağıra şarkı söylüyor ama ne sözler ne müzik tanıdık değil.. -gerçi bilindik olsa da benim tanımam hele hele sabah saatinde imkansıza yakın da :))- Bir anda aymaya başlarsınız sözlere: gözüm annemmmm, canım annemmmm, gözüm annemmmm... Canım gözüm oğlum eyvallah hayatımın anlamı da kalkmama yarım saat var, allasen bağırma yavvvv :OOO

15 Mayıs 2015 Cuma

3. doğumgünü

Ulaş tospiği hayatının 3. yılını bitirip 3. doğumgününü kutladı, ayın 11'i itibarıyla.. Bu yılki doğumgünü büyük oranda onun istekleriyle bağlantılı gitti..

İlk etapta pasta seçimini ona bırakayım dedim ama seçenek çokluğundan kafası karıştı.. Her gördüğü pastaya pastam bu olsun deyince seçenek kısaltmasına gittim ve kendi aklımdakini (kitaplarından bir karakter) önerdim.. Önce kitap (vahşi şeyler ülkesinde) sonra resim seçtik..


Sonra iş yine 3 yıldır ailemizin pastacısı olan Yılmaz'ın hayalgücüne ve yetenekli ellerine kaldı.. Ortaya da

12 Mayıs 2015 Salı

anneler günü ve 3. yıl münasebetiyle

Bu ara pek çok kişiden duyduğum bir şey var.. Hayatıma çocuk istemiyorum diyen kadınlar.. ve buna cevap/antitez olarak ay şöyle kariyerim, böyle başarılarım vardı ama çocuk olunca TAMAMLANDIM diyen başka kadınlar..

Kimsenin hayat çizelgesine müdahale ya da yorum yapma bana doğru gelmez.. Herkes kendinden mesuldür.. Herkes hayatındaki ile mutludur.. Lakin bu tamamlanma ifadesini pek çok farklı yerde, ağız dolusu duyunca yine heyheyler bindi tepeme.. Daha önce de dediğim gibi ben sinir bir insanım :))

Kendini başka bir bireyle tamamlamak nedir yavhu?? Aşkta, ilişkide ne kadar yanlışsa bu, çocukta da öyle, hatta belki daha bile fazla yanlış.. Bir kere kendine haksızlık.. Varlığına, kimliğine, kapasitelerine, ilerleme ve kendini gerçekleştirme isteğine.. Kendini bir başka insanla tamamlayarak kendini yok ediyorsun aslında.. İkincisi onunla bir oluyorsun.. Onun ayrı bir birey olduğunu kabul etmiyorsun.. Ona da kendini gerçekleştirme şansı bırakmıyorsun.. Seni tamamlama misyonuyla..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...