bir sürü haller içinde...

6 Ocak 2014 Pazartesi

etiket meselesi

Etiketler iyidir....

Önyargılar gereklidir....

Sosyal psikolojide çok tartışmıştık bu mevzuyu.. Pragmatik bir yaklaşımla evet, gereklidir, önemlidir.. Hız kazandırır en temelde.. Ve hız da enerji ve zaman tasarrufu demektir.. Ama mesela bir psikolog olarak teşhisi bile sevmem..

Velhasıl, hiç sevmiyorum etiketleri. İnsanları sınırları belli kalıplarla isimlendirmeyi, onları orada konumlandırmayı sevmiyorum. Hatta bazen etiketler sanki o kalıplarda kalmaya, oraya göre eğilip bükülmeye bile neden olabiliyor.. Sadece insanları mı?? Kitapları, filmleri, hiç hiçbir şeyi etiketlemeyi, sınıflandırmayı sevmiyorum..



Ne tür kitaplar okursun?? En sevmediğim soru mesela.. Nasıl ne tür? Her tür okurum. Sevdiğim her şeyi okurum. Türüne bakmam ki kitabı okurken.. Zaten türleri olduğunu bile düşünmüyorum.. Hatta şiir, roman, öykü diye bile ayrımamalı bence.. Çünkü edebiyat öyle içiçe ki iyi olan tüm çeşitleri etki yaratır, fark yaratır.. Yani kurtuluş savaşı destanı, şiir midir yalnız.. yada kim bir tutunamayanlara yada (şuan okuduğum için aklıma gelen) zorbaya şiirsel değil diyebilir ki..

Hadi birine şiir dedin, öbürüne roman (bir de novella çıkardılar şimdi) hadi dedin.. Bir de niye ayırıyorsun, fantastik, bilim-kurgu, romantik, cinayet, suç, gerilim, ütopik, distopik... Bi bitin yaaa diyesim geliyor..  Sanki fantastik kurgular da romantizm, bilim-kurguda realizm olmazmış gibi.. sanki ütopyalar gökten zembille gelmiş de bu dünyada yaşayan, burada şekillenen zihinlerden çıkmamış gibi..

Okudum.. hepsini okudum.. hangisine ne diyeceğimi bilmiyorum ve üstelik ilgilenmiyorum.. hepsinin iyilerini de okudum kötülerini (kimisini bitirmedim valla)

Geçen sene okuduklarıma bir göz attığımda çok iyi polisiyeler okudum mesela (ilk aklıma gelen nemisis-jo nesbo ve yanlış yol-h.mankell gibi) ikisi ile de yeni tanıştım diyebilirim.. Clive Cussler'ın dirk pitt'inden ve a. christie'nin poirot'undan beri (hımm ejderha dövmeli kız sayılır mı ki) böyle dizi karakterlere fazla alışkın değildim.. hele de karaktere bir yerinden dalınca.. kitap sırasını bozunca, öncesi ve sonrası olması biraz değişik geldi diyebilirim, ama wallander de hole de biraz klasik dedektifler de olsalar öyküler sürükleyiciydi.. yanlış yol biraz daha fazla :)) İskandinav polisiyelerini severim zaten.. Öykünün içindeki o karamsar hava beni çeker açıkçası.. Tanıştığım yeni yazarlar olmalarına karşın ikisini de çok sevdim.. Devamı gelecek bu sene serilerin :)

Yeni bir yazarla tanışmayı severim aslında.. Yeni bir insanla tanışmak gibidir.. Öyküsünün içine girmek.. Dilini çözmek.. Keyiflidir. ama risklidir.. fazla vaktim olmadığında eskilerden devam etmeyi tercih ederim.. (insanlarda durum aynı değil bu konuda :)

Pek çok yeni yazarla tanışmış olmama karşın geçen sene re yaptıklarım ve aynı yazardan takıldıklarım da çok oldu.. David Lodge ve LeGuin takıntım senenin ortasına kadar devam etti mesela.. Ama lodge fazla geldi açıkçası.. düşünce balonlarından sonra büyüsü yavaş yavaş bozuldu.. leguin öyle değil ama.. her siparişte bir leguinim var desem yalan olmaz :)) en çok diye soranlara: en çok mülksüzler, karanlığın sol eli, rüyanın öte yakası da çok bi şahaneydi ama.. yok yok mülksüzler ayrıydı.. kendisi ile ilişkimize bu yıl da devam etme niyetindeyim..

Unutmak iyidir diye düşünürüm de şu okuduklarımı unutma halinde bir stres oluyorum ki anlatamam.. sinirlerim bozuluyor valla.. en son goodreads'te 1984'ün testini çözdüm de rezalet bir sonuç aldım bu seneye re şartı koydum.. İnsan o kadar etkilendiği kitapları nasıl unutur ya.. Hatta yarışmalarda sıklıkla çıkan don kişot'u bile doğru düzgün cevaplayamamak (evet yarışmacıyım şahsen) acayip canımı sıkmakta.. Onda da bir re ünlemi koyarak seneye giriyorum.. Geçtiğimiz senenin re'leri ise kelebek, yıldırım bölge kadınlar koğuşu ve yabancı oldu sanırım.. Hepsi yeniden daha da büyük bir tat verdi açıkçası.. Ama o kadar sinir oluyorum ki okunacak kitaplar arttıkça benim okuduklarımı dahi unutmama..

Tanıştığım yeni yazarlardan devam edersem Kazuo İshiguro hemen aklıma gelen.. Beni asla bırakma müthiş bir öykü ve hemen sarıp sarmalayan bir dil yaratmasına karşın uzak tepeler'de öykünün sonunda bir boşluk ve tatminsizlik yaşadım açıkçası..

Eski dostlardan khaled hosseini'nin yeni kitabı ve dağlar yankılandı'yı taze taze alıp bir solukta bitirdim.. diğerlerine göre biraz daha olgun, biraz daha fazla karakterli olmasına karşın büyü devam etmekte.. Aynı çarpıcılıkla olmasa da.. Ve tabiki sahilde kafka.. Yorumlarımı zaten yazmıştım (bkz).. ama bu adam beni etkilemekten vazgeçecek mi acaba diye düşünüyorum her kitabında.. O nasıl bir zeka, o nasıl bir anlatım.. neyse bkz'a bakın :))

Zaten yorumlarımı yazdığım momo, fang ailesi, sokak kedisi bob, frankfurt yolcusu ve bir baş yapıtın öyküsü için diyecek bir şeyim yok.. Tüm fikirlerim geçerliliklerini korumakta.. Peri gazozu için diyecek iki kelamım var zira benim aldığım ve Önder'in de aa ben de bunu okuyacaktım dediği ender kitaplardan biri kendisi, yok abicim yaa, böyle popülere b.k atma gibi takıntım olduğu sanılmasın ama.. Belki benden kaynaklı tamamen, öyküler -benim için- o kadar sıradan, o kadar dinlediğim, hatta kimisini gördüğüm şeylerdi ki o çarpmayı yapmadı, dil ise biraz sıradan fazla basit geldi.. Sanki üçüncü sayfa haberleri okur gibi okudum açıkçası (ki nerdeyse hiç okumam 3. sayfa haberi) bunaldım, şiştim resmen..

Bunlar dışında turgenyev ilk aşk, tom robbins-parfümün dansı, banko, toza sor, Sherlock holmes: ölümle randevu, timbuktu, lizbona gece treni de bu sene okuduklarımdan.. şerlok beklediğimin çok çok altında bir etki yaratırken, her ne kadar çeviri sebepli diye düşünsem de, toza sor da abartılı beklentilerim nedeniyle (bukowski etkisi) hayal kırıklığı oldu.. Yok; dil çok etkili ve sürükleyiciydi ama öykü biraz basit geldi.. parfümün dansı için söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum..İnanılmaz bir zeka, müthiş bir öykü, şaphane bir dil.. Doğadan uzaklaşmamız, kokular ve pan.. ve ölümsüzlük, tanrılar ve de.. lizbona gece treni de bu senenin düşündürücülerindendi..

Ayrıca adımlar ve bir yerde de kosinskinin geçen yıldan kalanları.. risksiz muhteşem.. hele bir yerde hepsinden fazla etkiledi beni şahsen..

Senenin bombası ise Orhan Pamuk'la barışmak oldu.. Evet belki en rahat okunan kitabı olan benim adım kırmızı idi elime geçen ama, başka türlüsü pek bi zor olurdu.. Zira kendisi aramda ile kara kitap'la ciddi mesafeler oluşmuştu :))

2013 yılı kitap listesi de aşağı yukarı böyledir dostlar.. Okuduk, büyüdük.. Etiketsizzzzzzzz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...