bir sürü haller içinde...

29 Ocak 2020 Çarşamba

iz bırakanlar unutulmaz

2019 okuma açısından kendimi pek de verimli bulmadığım bir yıldı açıkçası. Gerçi desen ki "nerde verimliydin?" Verecek bir cevabım yok. Birkaç senedir-tam tarih vermek gerekirse 2017den beri- üzerimde bir atalet var. Bir-iki makaleyi saymazsak okumalarım da, yazmalarım da az. Hatta izlediklerim bile az. Evde izlediğim halde. Şöyle diyeyim elimdeki battaniye bile üçüncü kışında :) O kadar oyalanma, hiçbir şey yapmadan günleri, geceleri, mevsimleri, yılları tamamlama halindeyim.

Aslında halen pek de değişen bir şey yok. Yani yılın ilk ayını yedik ama hala canım pek de bir şey yapmak istemiyor. İstemiyor da demeyim de dikkatim dağınık sanki. Kafamda -her zamanki gibi- çok fazla şey var ve birini seçip başlayamıyorum.

Neyse 2019da iz bırakanlara bakalım.


Önce Filmler:
Zaten fazla sinemaya gidemediğim için kısa listeyle başlayayım.
Herhalde sinemada bu sene izlediğim en etkileyici film Joker'di. Ki filmi pek beğenemesem de Joaquin Phoenix süperdi. Bence film gereksiz uzundu öncelikle, iyinin içindeki kötü kötünün içindeki iyi, "ben kötü oldum ama sorun bakın nasıl oldum" klişesi çok kör gözüm parmağıma'ydı ayrıca bir de  en sevdiğim kötü adamı öyle görmek hayallerimi yıktı :) O yüzden pek sevemedim jokeri.

Ama Bir Zamanlar Hollywood'da klasik Tarantino'nun anlatım tarzının biraz dışında gelse de eğlenceliydi. Brad de, Leo da süperdiler.

The Irishman fazla uzundu. Tüm heybetiyle karşımıza dikilen Robert De Niro ve Al Pacino'ya rağmen fazla uzundu. Keyifli miydi? Evet ama o kadar uzun bir anlatıma ihtiyaç var mıydı emin değilim. 

İzlediğim başka filmler de var tabi ama iz bırakanlar bunlar.

Dizilere geçersek, en ön sırada La Casa Del Papel ve Mind Hunter var. İkisi  de ikinci sezonunu merakla beklediğim ve hayal kırıklığına uğramadığım diziler oldu. 

Bunlar dışında Emmy'nin ardından Şahsiyet izledik, Başarılı ve keyifli olmasına karşın sürekli suç ve adli polisiye izleyen biri olarak eksik bir şey hissettim. Aslında sürekleyici bir konu ve çok başarılı oyuncular vardı ama işte tam olarak içselleştiremedim, fazla tahmin edilebilirdi pek çok noktada.

Ve kitaplar bu yıl az okudum dediğim gibi ama güzel kitaplar okudum :) Mesela Zeynep Kaçar'ın Kabuk romanı, kadını kadınlığı, deliliği, kaçışları o kadar akıcı ve keyifli anlatmıştı ki, tüm karakterlerin içinde dağılıyor insan okurken.

Ayrıca Çocuk Yasası da çok etkileyici bir öykünün çok güzel bir anlatımıydı bence. Ian Mcewan'ın  okuduğum ilk kitabı olma özelliği de taşıyor ayrıca ancak son olmayacağı kesin.

Körlük ve Görmek'i de okumaya senelerdir aklımda olsa da 2019'da fırsat bulup okuduğum kitaplar ki okunması gereken kitaplardan bence. Bilmiyorum ölmeden önce okunması gereken kitaplar listelerinde var mı ama mutlaka okumalı okuyorum diyen her insan.

Ayrıca Atiq Rahimi'nin Kahrolsun Dostoyevski romanı da Afganistan manzaralı ironik ve trajik bir öykü. Eğlenceli ve düşündürücü...

Bunlar dışında okuduğum kitaplar da vardı tabi hatta buradan tüm okuduğum kitaplar görünebilir ama benim anlatmak istediğim bir de yazar var Lüset Kohen Fins. Dahil romanını okuduğum Lüset Hoca daha önce bahsettiğim yaratıcı yazarlık seminerini veren hocaydı ayrıca. Kafası başka türlü çalışan, olaylara herkesten başka türlü bakan ve bunu çok keyifli paylaşan bir insan. Gerçekten hayata dair ilginç kapılar açtı kafamda. Dahil de pek sevdiğim bir tarz olmasa da (reenkarnasyon, mistisizm vs) tam Lüset Hoca'nın zihninden çıkmış dedirtti.

İşte 2019 da sanatsal ve zihinsel süreçlerimde iz bırakanlar bunlardı. Ne varsa orada var zaten... Umarım 2020 daha zengin bir yıl olur bu anlamda :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...