Bu "ek gıda" işi resmen bir macera...
Ulaş'ın yemekle imtihanı isimli soyut çalışma (soyut kısmı daha çok yer ve koltuklarda)
Risksiz meyveler var(mış). Elma, armut, havuç... Önce onlarla başladık serüvene.
Elmayı (özellikle sulu ise) çok sevdi, armudu da öyle. Havuçla arası pek iyi değil. Yiyor ama suratını buruştura buruştura.
Yoğurt zaten bize yapıyordum, Ulaş'a günlük mayalıyorum. Önce kendi sütümden mayaladım, sulu bişey oldu. Sonra inek sütünden yaptım. Onu da pek sevdiği söylenemez. Ama yiyor garibim az da olsa.
Yarım ölçek muhallebiyi bitiriyor. Onu da aptamil ile yapıyorum doktorun önerisi ile, şeker yok tabiki.
Muz en sevdiği meyve. Yarıma yakın muz veriyorum günde. Fazlasına cesaretim yok açıkçası. Mandalinaya da bayılıyor. Babaannelerin bahçesinden gelen organik mandalina da yenir yani.
Deneme tatmalar yapıyor, brokoli, pırasa, lahana gibi şeyler denedi,
En büyük sıkıntılarımdan biri neyi ne zaman vereceğim, sürekli çocuğun ağzına bir şeyler tıkıştırıyorum gibi hissediyorum. Uyanıyor meme tıkıyorum, meyve, yoğurt, muhallebi... Üstelik daha sebze çorbasına geçmedik,bugün yarın o da başlayacak..:(
Velhasıl, bu ek gıda işi başka bişey. Emzirmek ne kadar güzelmiş de haberim yokmuş, şikayet eder dururmuşum "içki yok, sigara yok, vs" diye... Ah ah sürekli yakınıyormuş gibi gözükmek istemem ama (hiç olur mu öyle şey, aşkolsun) ama bu ek gıda işi zormuş kardeşim.
Ortalığın, kılık kıyafetin, pisliğin, hatta yemek hazırlamanın meşakatli sürecini de geçtim. Bende hiç bulunmayan bir şey çok ama çok hayati: SABIR!!!!!!
Elinde kaşık Ulaş Bey'in keyfini beklemek, tam kaşığı ağzına yönlendirdiğin esnada kıvrak bir hareketle kafasını çevirmesi sonucu kulağına isabet ettirmek, yarım kase yiyeceği 1 saatte yedirmek oldukça sabır istiyor.
Sonuç: sınanıyorum a dostlar, Ulaş yiyecekle ben yedirme ile sınanıyoruz....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler....