bir sürü haller içinde...

17 Aralık 2012 Pazartesi

pazartesi sendromu

10 yıllık çalışma hayatım boyunca öyle ahım şahım "pazartesi sendromu" yaşamadım. Elbette haftasonu öğleden sonralara kadar uyuduktan sonra pazartesi sabah erken kalkmak zorlasa da, sevdiğim işi, sevdiğim şekilde yapmak beni mutlu ediyordu. Sabah kalktıktan sonra keyifle gittim hep işe.

Okulu da hep sevdiğim için öğrenim hayatımda da sorun olmadı "pazartesi"ler.

Tabi eğlenceli haftasonları gibi değildir.

Ya da cuma'nın umutlarını taşımaz.

Pazartesi despot gündür sonuçta. Erken kalkmaya zorlar, çalışmaya zorlar, rejime, düzene, kurallara zorlar.

Ama öğretmen çocuğuyum ben. Kuralcıyımdır. Öyle zoruma gitmez kurallara uymak yani (tek erken kalkmak olmasa :) Sevdiğin bir şeyi huzurla yapacak olmak, işe yaramak, üretmek, yeniden düzene girmek... güzeldir.

Sonuç olarak yaşamadım hiç pazartesi sendromu....

Ta ki bugüne kadar...


Bu sabah Ulaş'ı saçları terden yapışmış, mis gibi kokar bir halde yatakta bırakıp duşa girerken neredeyse ağlayacaktım.

Yapışık ikiz gibi gezdiğimiz iki günden sonra, bugün onu evde bırakmak, tüm gün bıdıldamalarını, vızıldamalarını dinleyememek, emeklerken kafasını çarpmasın diye dört göz izleyememek, ona yemek hazırlayamamak, yedirememek, emzirememek, uyutamamak....

resim biraz eski ama :)

Akşama yapacağını bilmenin güveni bile olsa tüm bunları ve daha fazlasını, haftasonundan sonra, bunlardan bir gün boyunca uzak kalma fikri öylesine zoruma gitti ki bugün.

Hayatımın ilk pazartesi sendromunu yaşamış oldum böylece... Şimdi gülüşü, kokusu, kahkahaları burnumda tüterken, aramamak için kendimi zorlarken, çalışmaya çalışıyorum.

Ben daha çok pazartesi böyle olurum....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...