bir sürü haller içinde...

6 Eylül 2013 Cuma

hasetttttt

Kitap okurken öykünün içine girmenin ötesinde içimde bambaşka duygular, kafamda bambaşka düşünceler çağıldamaya başlıyor.

Bazı film ve dizelerde de oluyor ama en çok kitaplarda..

Belki geçmişte denemişliğim, az biraz ucundan bulaşmışlığım olduğundan...


resim alakasız sevgili kocamın sürprizi:))
Acemice olsa da geçmişte yazdığım bir dörtlük geliyor aklıma:

Benden önce sana dokunan parmaklara kızmıyorum artık
benden önce söylenmiş sözlere kızamadığım gibi
sadece içimde bir özlem
daha güzelini söylemek
daha anlamlı dokunmak için

                                                         gibi bir şeylerdi...

Tam da hatırlamıyorum ama :))

Öyle işte eskiden beri, yazına, yazara, yaratıcıya karşı bir tür hayranlık, bir tür haset beslerdim içimde. Ama son zamanlarda iyice arttı bu duygu, belki de artık iyice koptuğumdandır. Artık daha güzelini yapabileceğime karşı umudumu yitirdiğimdendir belki.

Kafası nasıl çalışıyor bu adamların/kadınların?? sorusu beynimi tırmalıyor resmen. Kitabı elimden bırakmış da olsam. Mutfakta yemek hazırlıyor ya da Ulaş'la oyun oynuyor da olsam öyküyü yeniden yeniden kurgulayarak yaratıcının kafasını anlamaya çalışıyorum.

Ne yiyor, ne içiyor bu herifler? Bu fikirler nasıl gelebiliyor kalemlerin ucuna?

Gökten sardalya yağdırmak mesela.. :) (tamam hala haruki amcanın etkisindeyim)

Dünyayı nasıl görüyor bu adam da aklına böyle bir şey gelebiliyor?

Da vincinin şeytanlarını en çok bu yüzden sevdim galiba.. Arada dünyaya bakışını görselleştiriyor. Belki çok klişe, çok basit bir şekilde.. Ama dünyaya, olaylara farklı bakıyor bu insanlar.. Biz fanilerden çok farklı anlamlandırıyorlar çevrelerinde olan biteni mesajı veriliyor..

Neyse çatlayacam sanırım yakında kıskançlıktan. Şimdi Momo'da da aynı şeyi hissediyorum.. Nerden aklına geldi kardeşim..

Bir yumak serisi değil ki insanın aklına sadece nasıl bastırdın allasen bu kitabı sorusu takılsın :))

Farklı, özgün, delice.. Daha önce Trevanian için çok düşünürdüm şizofren bu herif diye şimdi de Murakami için.. Valla şizofren bunlar...

Hani Cem Yılmaz'ın bir geyiği var röportajlarda espirilerinin kaynağını sorduklarında totosunu göstermek istermiş ya.. Onun gibi utanmasam benim de sorasım var nerden aklına geldi böyle bir öykü diye..

Kaynağı öğrenme, oradan beslenme ihtiyacı belki.. Ahh ah!!! Ya var ya yok işte o kaynak insanın içinde. Olmayınca olmuyor.. Sus oku ve yararlan diyemiyorum kendime.. Hep bir haset, hep bir haset :))

İnanmazsınız vallahi billahi çatlayacam?? :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...