bir sürü haller içinde...

17 Eylül 2013 Salı

uyuşma

Önder'le birbirimize neredeyse hiç benzemeyiz :))

Nasıl oldu bir araya geldik, nasıl evlendik valla bilmiyorum... Ulaş'tan önce ne yapardık hatırlamıyorum :))

Tamam biraz abartıyorum ama...

Ben gezmeyi severim o evde oturmayı, o insan canlısıdır ben soğuk nevale :)), ben hırslıyımdır o kanaatkar, ben sinema severim o tiyato, ben yabancı dizi severim o sevmez :) vsvsvs...

İkimiz de kitap okumayı çok severiz ama kesinlikle birbirimizin kitapları ile ilgilenmeyiz :))

Önder (bana göre) yüksek entellektüel zevklerle, düşük zeka düzeyi (hadi öyle demeyelim de fazlaca düşünme gerektirmeyen) tarzlar arasında gider gelir.. Ben daha ortacıyım..

Neyse işte bir türlü uyuşamayız Önder'le kitaplar konusunda.. Ben kitap alırken ona sorarım var mı bir istediği diye o bana.. ama birbirimizin seçimlerini enderen okuruz.. (en son zorla le guin verdim eline, o kadar hızlı okuyan adam 3 haftadır bitiremedi- hem de mülksüzleri)






Bir gün eve bir geldi elinde Momo.. İnanamadım.. Alıncaklar listemin en üstündeki kitap.. Aaaaaaa??













Ben almış olsam vallahi okumazdı.. Böyle de önyargılı işte.. Bir arkadaşı önermiş de almışmış.. Benim önerilerim niye kaale alınmıyor aceba?? :))

Bir de sordum beğenmiş, çok güzelmiş, e ben de beğendim.. Demek ki uyuşabiliyormuşuz bazı bazı.. Arada birbirimizin kitaplarına göz gezdirsek iyi olabilir..

Momo bir masal kitabı.. Küçük büyük her yaşa hitap edebilecek bir masal.. Ancaaaak.. O kadar da masal değil..

Zaman hırsızlarının olduğu bir dünyada zamanı sadece günden ve geceden, kalbinden bilen bir kız çocuğunun masalı.. İnsanları dinlemek, onlara değerli hissettirmek için yapılacak ne kadar az şey var aslında.. Zaman ayırmak.. Momo bunu gösteriyor insanlığa... Çalınmış zamanları geri getiriyor..

Günün koşturmacası içinde (ne koşturmaysa bu da) yemeği ayaküstü yerken, bir kahveye 5 dakikadan fazla zaman ayırıp onun insanın boğazından akışının tadını bile çıkaramazken, denizli bir şehirde yaşayıp denizi seyretmeye vakit bulamazken.. dostalara birkaç saat ayırıp hayallerini, isteklerini, sıkıntılarını dinlemeden.. günleri geceleri, haftayı haftasonuna, ayı yıla bağlarken.. ah ne de çabuk geçiyor zaman..

Ama zaman öyle birşey ki.. Kovalarken çabucak kaçıveriyor insanın elinden..

Bunu en çok Ulaş'ı yedirirken yaşıyorum.. Çocuğun çiğnemesine, tadına varmasına bile fırsat tanımadan tıkıyorum lokmaları ağzına.. Neymiş daha oyun oyananacak, kitap okunacak, banyo yapılacak.. Banyosu da jet hızıyla.. Suyla oynamayı o kadar sevmesine rağmen fazla vakit bırakmıyoruz ona.. Oysa bunların hepsi keyif.. Yaşam dediğin şey bunların toplamı oysa..

Şu kadar yıl, şu kadar gün, şu kadar saat yaşadım değil ki yaşam.. Hep düşündüğüm ne ürettiğin, ne yaptığın, neyi aldığın neyi bıraktığın.. Zaman ayırmadan, zaman tanımadan gelir mi ilham perisi omuzlarına?.. Ulaş'a en çok söylediğim ve onun da papağan gibi yinelediği sözcük HADİ!!!! Hadi hadi gezmeye gidecez, hadi hadi oyun oynayacaz, hadi hadi banyo yapacaz.. Neden hadi hadi?? Hepsi keyif değil mi? Gezmeye gidecez çabucak hazırlanalım.. Oysa ki o tam da o anda kaçarak oyun oynamak istiyor.. Onu yakalamamı, gıdıklamamı, öpmemi, sarılmamı istiyor.. Tut kolundan giydir ayakkabıları.. Sonra koşa koşa parka.. 5 dakika sallansın, biraz kaysın, çocuklara bulaşsın diye..

Momo insanları bambaşka dinliyordu.. aptal insanların bile aklına parlak düşünceler getirecek şekilde.. elinde cep telefonu yoktu.. bir yerlere atması gereken mailler..aklında başka bir düşünce yoktu Momo'nun dinlerken insanları.. ne ertesi güne yetişmesi gereken projeler, ne ne yemek yapacağı, ne sıradaki aktivite.. sadece o an, o insan, o sözcükler...

Momo insanı düşünmeye itiyor.. Ben aklımda bambaşka bir düşünceyle karşımdakinden gözlerimi kaçırdığımda o anı kaçırmıyor muyum? Zaman günlerden, haftalardan hatta saatlerden değil sadece an'lardan ibaret.. Bir an kaçınca zaman kaçıyor.. Dili bazen fazla naif gelse de...





Bunu çocuklar biliyor bir tek.. Ulaş bir çubukla 15 dakika oynarken onun yüz ifadesinden anlıyorum..















Bir de kitabın sonundaki şu cümle: Ben size bütün bunları, olup bitmiş gibi anlattım. Oysa gelecekte olacakmış gibi de anlatabilirdim. Benim için ikisi arasında büyük ayrım yok!!! Sahi hangi zamanda oluyor bunlar?? :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...