bir sürü haller içinde...

5 Aralık 2014 Cuma

yalan yanlış

Aslında üzerinde yazmayı pek de düşünmediğim bir romandı bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi, başlarken.. Ziyadesiyle yazı vardı zaten hakkında.. Onların söylemediği ve söyleyeceğim ne olabilirdi ki.. Bakınız makaleler bile var (gerçi çoğul eki fazla oldu gibi ama başka da vardır eminim)

Yani insanlar bilimsel çalışmalar yaparken benim şahsi fikirlerim bu koskoca yerküre çok küçük bir yer kaplayacaktı.. Ayıp olacaktı gibi gelmişti -başlarken... Okuduktan sonra da ilk etapta aynı fikirlerim devam haldeydi.. Ama sonradan bir şey oldu.. Goodreadsteki yorumları, hele de türü (karnavelesk-miş) gereği olağan olan bir karakter üzerine yoğunlaşmayan yapısına yönelik eleştirileri görünce, okumadan az biraz incelemenin iyi bir şey olduğunu fark ettim..

sabah sabah bir de fotoğraf çekeyim dedim.. acelesi anca böyle..

Evet farklı bir roman yalan yanlış, makalelede bahsedildiği gibi karnavalesk denen karnaval havasında, uçan kuşun duygu-düşünce ve geçmişini yansıtan bir öykü.. Herkesi tanıyorsun ama kimseyle bağ kuramıyorsun.. İyi/kötü ayrımı yok! Hayat gibi.. Herkesin içindeki iyilikler ve güzellikler ile beraber, fesatlıklar, fenalıklar, bencillikler var.. (belki Türkan Hakimi biraz kayırmış bu konuda Ayfer Tunç:)) Aslında bir deliler evini anlatırken, dışardakilerin de içerdekiler kadar deli olduğunu, içeri girmenin hiç de zor olmadığını dank dank vurmuş her satırda..

Biraz paramparça (aşklar, köpekler, sevgililer) yı hatırlattı bana.. Öylesine karamsar ve eğlenceli.. Öyle kalabalık, alakasız ve birbirine dönüm noktaları ile bağlı.. birbirinden apayrı insanların aslında bir yerlerde kesişmeleri.. Ama.. Bu koskoca şehirde her gün aslında kimlerle kesişiyor yollarımız değil mi?? O kadar da gerçek dışı değil düşününce.. Bilmem kaç kişinin yaşadığı bu şehirdeki herkesle karşılaştık belki bir yerlerde.. Belki bilmeden kelebek etkisi yarattık birbirimizde.. Atılan bir omuz sonrası günümüzün berbat olduğu ya da bir gülümsemeyle ışıdığı günler geçirdik belki bilmeden..

Yine yine yeniden kadının zekasına hayran kaldım..O kadar karakteri yaratmak, kurgulamak, birbirine bağlamak.. Ben her karakteri aklımda tutmakta bile zorlanırken-abarttım biraz o kadar da bunamadım daha ama, zordu neticede :) Bu kadar karakteri nasıl yaratabilir bir insan?? Gerçekten öncelikle bunun için hayran kaldım yazara..

Sonrasında dil.. Bİidiğimiz Ayfer Tunç.. Akıcı, net, etkileyici.. O kadar eğlenerek okudum ki kitabı.. Hatta en üzücü, sinir bozucu bölümlerini bile.. Karakter konusunda doz aşımı yaşayıp yorulsam da üstelik :))

Bazen farklı bir hayat kurgulamay seviyorum kendime.. Başka bir yerde doğsaydım diyorum.. Bambaşka değer yargılarım olacaktı belki de.. Farklı hayatları tanımayı çok seviyorum.. Mesleğimi de roman okumayı da bu kadar sevmemin en büyük nedeni bu olabilir hatta.. İşte yalan yanlış'ta Ayfer Tunç bir kalemde yapmış bunu.. O yüzden bu kadar sevmem..

Ama neden bütün evlatlar bu kadar vefasız ve paragöz orasını anlamadım.. O da yazarın patolojisi olsa gerek :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...