bir sürü haller içinde...

27 Mayıs 2014 Salı

dil gelişimi aracı olarak hayvanat bahçesi

Hayvanat bahçelerini sevmem.. Yunus parklarını, at çiftliklerini, sirkleri sevmediğim gibi.. Sirk ve yunus parkı konusundaki olumsuz duygularım daha yoğun zira hayvanlara işkence edildiğini düşünüyorum. Hayvanat bahçesi ve çiftlikler konusunda o kadar ters değilim, ama kendi doğal çevrelerinden uzaklaşmış, küçücük kafeslere sıkıştırılmış hayvanları gördükçe kendimi kötü hissediyorum. Sen koskoca aslan ol, panter ol, timsah ol, gel o kadarcık alana sıkış, bir de elin aciz zavallı insanı gelsin aaaa yapsın, sana abuk sabuk yiyecekler atsın, nasıl bir aşağılama :((

Gerçi döndükten sonra izlediğim bir belgeseldeki hayvanları görünce acaba o kadar da kötü değil mi diye de düşünmeden edemedim. Zira hayvanat bahçesindeki hayvanların, bakımlı halleri, sağlıklı görüntüleri ve parlak tüyleri ile cılızcacık saferi aslanları arasındaki fark o kadar gözle görünürdü ki. Üstelik veterinerin kucağında biberonla beslediği yavru ceylanın sevildiği bile hissediliyordu. Gerçi her şey göstermelik de olabilir tabi, bir de bülbülü altın kafese koymuşlar olayı var :))


Pembiş flamingolar var orda uzakta :))

Öööööf neyse bilemedim sonuçta.. Benim amacım roar like a lion diye şarkı dinlettiğim, mütemadiyen hayvan seslerini çıkarttırdığım yavruma hayvanları göstermek, onları görselleştirip somutlaştırmasını sağlamaktı. Büyük oranda bu isteğimi gerçekleştirdim de..

Evlilik yıldönümümüzü de bahane ederek darıcada bir otelde yer ayırttık ve 19 mayıs tatilini içine alacak şekilde kısa bir tatil organize ettik. Otel çok güzeldi. Gerçi havuza girmek bu mevsim marmara bölgesi için pek olası olmasa da, merak edenler için ahanda budur. Mis gibi kokan bir gül bahçesi, Ulaş'ın içine taş toprak doldurduğu bir süs havuzu, yuvarlanıp takıldığı çimenler ve sessiz sakin doğallığı ile bizim için gayet dinlendirici bir ortamdı. Ulaş'ı havuzlardan uzak tutmak epey bir çaba gerektirse de o kuş ve böcek sesleri içinde beynim dinlendi resmen. Evliliğimizin 5. yılını da resmen ve kazasız belasız bitirmiş olduk böylece :))

Hayvanat bahçesine de günü birlik git-gelden kurtulmuş olduk, ki böyle yapsaymışız herhalde perte çıkacakmışız, 2 yaşında meraklı ve hareketli bir velet ile orada takılmak hayli hayli yorucu zira.

Lamaların, keçilerin, atların yarı açık bölgelerine girmesini engellemek için harcadığım çabayı ve yaktığım kaloriyi bana hiçbir spor seansı veremezdi eminim.

Ulaş da aşırı uyarandan kafayı yedi, sıkıldı kimi zaman.. Özellikle uzakta bulunan vahşi hayvanlar dikkatini pek çekemedi.. Ama keçi ve koyun bölgesi bizim için zor, Ulaş için eğlenceli bir süreçti. Hele de bulundukları yerden çıkıp peşimiz sıra gelirlerken çok eğlendik :)) Sevdik okşadık, konuştuk, seslerini dinledik..




Ulaş'ın çıkardığı hayvan sesleri -buraya gidene kadar- kedi, köpek ve kargayla sınırlıydı. Şimdi keçi ve kuzu resmi görünce memememememe şeklinde melemeye başlıyor. :))

Bir de tam yanında olduğumuz sırada megafona sinirlenip ulumaya başlayan kurt çok etkiledi tospiği :))

Ayılar da bir anda ayaklanarak dikkatini çekmeye başardılar yavruşun :)) Çığlık çığlık bağıran papağanlar ilk etapta korkutsa da sonradan onlarla bağırmasını sağladı. Benim içinse kafesin kenarında vikvikleyen ve herkes aynı anda gidince üzülen penguenler bambaşkaydı. Bir de burnunu boynuma sokmaya çalışan, masmavi gözlü lama :))

Artık anlayarak ve hatırlayarak söylüyor.

Kurt ne yapıyor? Uuuuuuuuu
Aslan ne yapıyor? Hırrrr (el öne pençe atıyor)
Papağan ne yapıyor? (çığlık)
Keçi ne yapıyor? Mememememe.. (aralıksız söyleyebiliyor)
Yılan ne yapıyor? Tıssss (parmak önde sallanıyor)

Ve bonusu, kendi yaratımı ve birleştirimi ile Kartal ne yapıyor? golgolgolgol (el havada yumruk) :)))))

Gün sonunda hepimiz yorgun ve mutluyduk..

Bu dönemde gitmeyi özellikle istedim hayvanat bahçesine. Çünkü hayvanlardan en çok bahsettiğimiz dönem ve kafasında iki boyutlu kitap yaprakları, ütopik masal karakterleri şeklinde kalmalarını istemedim. Onların bir gerçekliği olduğunu, elle tutulur gözle görülür, etkileşime geçilir olduklarını anlamasını istedim. Bu geziyi unutacak olabilir. Ama duyuları ve duyguları unutmayacaktır, diye düşündüm.. Hatta hayvanların isimlerini söylerken okuduğumuz masallardan hatırlattım (aaa karganın peynirini çalan tilki)

Çok yoruldum ama ben mi, Ulaş mı daha çok eğlendik bilemiyorum :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...