bir sürü haller içinde...

15 Ekim 2014 Çarşamba

tek başına..

Genel olarak yalnızlığı seven bir insanım.. Yani öyle çok sık yalnız kalamasam da yalnızken ne yapacağımı şaşırıp sıkılmam, illa bir şeyler bulurum.. Her şeyi kendi başıma yapabileceğime inandığım gibi yalnız olmaktan da gocunmam AMA...

Sinemaya yalnız gi-de-mem.. Üstelik o kadar sevmeme ve o kadar da yalnız bir eylem olmasına karşın.. Yani sonuçta film izlerken kimseyle oturup sohbet etmezsin.. Sanırım okuduğum kitapların etkisi var.. Hani böyle yalnız kalıp yapacak bir şey bulamayarak sinemaya -herhangi bir filme- giden karakterler var ya.. Sanırım, heralde yani..

İşte bundandır Önder'e D. Fincher'ın yeni filmi gelmiş, nasıl yapsak da gitsek dediğimde, e git yarın çocuk uyuyunca (bu arada dikkatinizi çekerim, çocuğu uyutup gidecem :) şeklinde verdiği cevaptan sonra kalakalmam.. Gecenin köründe, yada sabahın nasıl etsem de kimi arasam da sinemaya gitsem diye düşündüm ilk önce.. Sonra Önder'in -Ulaş'ı ona bırakmaktan çekindiğimi düşündüğünden- ısrarları ve cesaretlendirmeleri ile hemen baktım seanslara..

Öğlen Ulaş'ı yatırıp hemen hazırlık ve koştura koştura sinema, aşağıda mıydı yukarıda mı? telaşı ve tedirginliği ile koşturdum İstiklal'de resmen neyse seansa 5 dakika kala zoruna yetiştim ki korktuğum olmadı yer vardı..

Oturdum ve gözlerimi kapttım, allaam içim içime sığmıyor, ilk defa sinemaya gelen biri gibiyim.. mutluluktan deliricem.. Film başlıyor ve ben hala gözlerimi açmaya cesaret edemiyorum, rüyaysa diye (kabul abarttım son kısımda :))

Film?? Ooooof.. D. Fincher.. ben bu adama zaten bayılırım.. Se7en, game ve dövüş kulübü... tamam arada sevmediklerim de oldu ama gone girl onlardan biri değildi.. Gene sürprizler süprizler.. :) Şaşırtmalar, kafa karıştırmalar.. Hangi karaktere acısam, hangisine kızsam bilemedim.. Açıkçası Ben Affleck'in oyunculuğunu pek sevmem.. Ama bu filmde o bile iyiydi yani..

Film, böyle Amerikan orta sınıf görüntüleri ile başlarken eşi evlilik yıldönümü günü kaybolan Nick'e yoğunlaşıyor.. Süreç içinde Nick'in tutarsız söylem ve davranışları kendisini şüpheli konumuna taşıyor.. Lakin her Fincher filminde olduğu gibi sürprizler ve karmaşalar barındırıyor.. Gösterişe ve sunuma önem veren ABD halkına ve önyargılı, delilsiz infazlar yapan medyaya sağlam giydirmeler mevcut.. Zaman zaman gerilsem de çok güldüm ve çok eğlendim.. Hele süper avukata koptum: Karını bir daha kızdırma :)))

Önyargılar ve şemaların insanların algı dünyasını nasıl etkilediğini, medyanın sırf izlenmek için nasıl nasıl sipakülatif davrandığını gözüne gözüne sokuyordu insanın.. Son dönemin popüler tabiriyle algı yönetiminin nasıl menem bir şey olduğunu, insanları nasıl kolayca bir şeylere inandırabileciğinizi toplumu ve hatta görevi gerçeği bulmak delil toplamak olan polisi bile nasılca etkileyebileceğinizi öğretiyordu.. Yeterince psikopatsanız tabi.. :))

Ayrıca sinemayı tek başına izlemek o kadar da büyütülecek bir şey değilmiş yav :)) ben artık bunu sık sık yaparım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...