bir sürü haller içinde...

4 Ekim 2013 Cuma

atmaaaaaaa

Bu yazıyı yazmayı erteledikçe erteliyorum (sebebi yazının ilerleyen bölümünde anlaşılacaktır ey okuyucu). Resmen kaçmaya çalışıyorum. İçimde ideal benlik ile realite çarpışıp duruyor. Ama artık kaçmamaya, yüzleşmeye karar verdim..

Ben böyle ukela ukela şöyle yapmalı, böyle yapmalı diye atıp tutuyorum ya..Tam doktorun dediğini yap yaptığını yapma olayı. Çocuklar açlıktan ölmez, ağlayarak ölen çocuk litaratürde yok gibi söylemlerim de olmuştur zaman zaman. Ama kazın ayağı öyle değil tabi.. Her gün çuvallıyorum bu annelik işinde ben.. Yemediği zaman üzerime alınıyorum, ağladığında öfkeleniyorum..


Bu ayın (yada son zamanların) sorunu ise şiddet!!!

Atma, vurma, ısırma, itme hepsi mevcut.. Ama özellikle ATMA!!!! Sinirler geriliyor, sesler yükseliyor, bir kaos bir kargaşa...

Konuşuyoruz, anlatıyoruz.. tabi ki empati algısı bile yok daha, karşısındakinin incinebileceğini düşünemiyor. Ama insan yine de anlatmak istiyor.. Bak canım, bak yavrum, hani sen düştün kafanı çarptın acıdı ağladın ya, işte benim de/onun da canı acıyor sen böyle yaptığında... Çoğunlukla (çok canım acımadığında) annecim canım acıdı ama.. üzüldüm ama.. gibi söylemlerde bulunuyorum.. Karşılığında öpücük alıyorum ama biraz sonra kaşık yine kafamda..

Ceza... Ceza çok işlevsel bir pekiştireç değildir der-iz.. Efenim cezadan kaçınmayı öğretmeyin çocuğa davranışın olumsuzluğunu öğretin peh de peh.. Her yolu deniyoruz valla atmayla başa çıkmak için.. Ceza, haklarını elinden alma, hatta ve hatta eline vurduğumuz bile oldu :( (  Yani bir de vurmayı öğretmemek lazınm tabi...

Parktan eve geldik salıncağa bile binmeden, elindeki oyuncağı aldık, kaldırdık...Küstüğüm bile oldu yanlış manlış demeden...

Zaman zaman geçecek dönemsel çok normal diye telkin ediyoruz Önder'le birbirimizi ama insanın canı yandığında dönemsel mönemsel mantıksal süreçler işlemiyor hani..

Görmezden gelmek, ilgiyi başka yöne çekmek vsvsvs..

Neyse psikolog insanları yazmışlar işte okuyup anlayıp uygulayana ne ala.. Yazı çoğunlukla öfkeyle ilgili, ben Ulaş'ın öfkelendiği zaman böyle davrandığını düşünmüyorum ama. Evet öfkelendiğinde de yapıyor ama çok sık öfkelenmiyor.. Deniyor ve öğreniyor. Ne yapabilir, nereye kadar yapabilir? Sonucu ne olur?? Yani topu atabiliyor da neden tahta puzzleı atamıyor, yastığı kafamıza fırlattığında gülüyoruz da arabaya neden aynı tepkiyi veremiyoruz?? Babaannesi önüne düşen (hatta burnuna düşen) çatala gülümsüyor da biz neden yapamıyoruz??

Düşününce çok mantıklı aslında.. Yarattığı etkilerden davranışlarını oluşturmaya çalışıyor..

Aslında temel olarak yapılması gereken ne zaman böyle davrandığını analiz etmek.. Sadece meraktan mı, endişelendiğinde mi, tehdit altında hissettiğinide mi, ilginin azaldığını düşündüğünde mi, korktuğunda mı, öfkelendiğinde mi?? Ve anlamak lazım; bu duyguya neden olan ne? onunla baş etmesini nasıl sağlarım??

Ulaş çoğunlukla meraktan yapsa da o kadar alıştı ki tamamen onunla olmamıza.. (ulaş uyanık olduğunda tüm ilgimiz dikkatimiz ondadır. ne tv, ne bilgisayar, ne telefon) dolayısıyla onun biraz da olsa dışında kaldığı ikili bir sohbet anında tepki vermesine neden oluyor. şahsi alıyor olayı :)) Bu durumun farkına vardığımızdan beri evde onun da içinde bulunmasına rağmen tamamen ilgi odağı olmadığı alanlar yaratmaya çalışıyoruz.. Koltuğa uzanıp kitap okuyorum yanıma gelen Ulaş'a sen de al kitabını yanıma gel diyorum mesela (10 dakika bile sürmüyor ama :).. Müzik açıp dans ediyoruz hadi sen de bize katıl diyoruz, mutfakta çalışırken eline tencere patates veriyoruz o da kendi yemeğini yapıyor... vsvsvs..

En önemlisi tutarlı davranmak, her seferinde sözle olmasa bile kafa sallanarak, kaş çatılarak, ne bileyim bir şekilde onaylanmadığı gösterilmeli (çünkü her seferinde bize bakıyor).. Ve aslında çevresinde bulunan HERKES tarafından..

Evet evet yavaş yavaş azalıyor.. Soğukkanlı olmak lazım..  Becerebilene :)) Nefes al, ver; nefes al ver, al ver, al ver...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...