bir sürü haller içinde...

17 Haziran 2012 Pazar

1 ayın ardından

Ulaş'la 1 ayı geride bıraktık. 1 aydır anneyim. Peki 1 ayda neler yaşadık? İşte buyrun efem...

Anneliğin ilk bakışta geleceğini, hemen emzirip, altını alıp, kendimi etkin ve yetkin bulacağımı sanMIyordum tabi ama bu kadar şapşallaşmayı da beklemiyordum açıkçası.

Öncelikle 18 mayıs saat 10 civarında göbeğinin düştüğünü görmemize kadar altını alamadım Ulaş'ın. O yeşil saçma göbek kordonu o kadar rahatsız edici geldi ki altını almak, banyo yaptırmak, temizlemek bir tarafa çocuğa çıplakken bakamadım bile. Freudian bir terapist bunu rahatlıkla ayrılma kökenli addedebilir ama ömrümde ilk defa gördüğüm, taze soğana benzeyen et parçasının rahatsız etmesi çok da şaşırtıcı olmasa gerek.

Zor olacağını biliyordum ama kimse bana bunları anlatmamıştı.


Ulaş çok zor bir çocuk değil açıkçası. Hamilelik sürecinde olduğu gibi doğduktan sonra da bizi fazla yoran-üzen bir çocuk değil. Geceleri uyuyor örneğin. 1 kere uyanıyor, emiyor, temizleniyor, uyuyor. Tabi paranoyak ben, bir süre bunu da sorun ettim, uyandırmaya çalıştım, uyandırmadan emzirmeye çalıştım...

ama 1. ay kontrolünde 1 kilodan fazla aldığını gördüğümüzden beri fazla dert etmiyorum. Sanırım acıkınca uyanıyor çocuk, onu da, kendimi de, Önder'i de strese sokmanın manası yok.

Ancak gündüzleri... Gündüz uykusunu pek fazla sevmiyor. Uyumamak için direniyor resmen. Gözleri kapanıyor, memede uyuyor, ama bıraktığı anda açıveriyor gözlerini. Aralıksız 1 saat uyursa seviniyorum. Uyanıkken huzurlu olsa "naapayım" diyeceğim ama uykusuzluktan ağlayıp duruyor, sürekli kucakta gezmek ya da emmek istiyor, emzirince de kusuyor. Yani günümüz genel olarak emzirme, evde gezinme, biraz uyku, emzirme.... şeklinde geçiyor.

Buna karşın sokağa ve arabasına bayılıyor. Sokağa çıktığımız anda uyku moduna geçiyor. Çok uzun süre dışarda kalmazsak, fazla acıkmazsa uyanmıyor. Gerçi son günlerde durduğumuzda gözlerini açmaya başladı ama geçicidir umuyorum.

20. gün civarı bir miktar gaz sıkıntısı yaşasa da kısa sürede atmaya başladı ve bir süredir gaz sancısı emareleri göstermiyor.

Uyumakta, uykuya dalmakta çok güçlük yaşıyor. Ağlama seansları da bu zamanlarda başlıyor.  İlk banyosunu yaptığı 19 mayıs gününden (göbeği düşmeden yıkamak istemedim) beri suyu, banyoyu çok seviyor. Ama "banyo rahatlatır, uyutur" söylemi Ulaş'ta pek işlemiyor. Aksine banyo sonrası uykusu geldiğinden daha da huysuz oluyor (suyun içinde mi bıraksam diye düşünüyorum zaman zaman).

Biraz "suratsız" dayısının deyimi ile "albay suıratlı" bir çocuk-tu, bir kaç gündür uyanıkken de gülümsemeye başladı ki umarım hayata gülerek bakabilen, pozitif bir insan olur.

Benim içinse her ne kadar çabuk iyileşsem, sezaryen sıkıntılarını -her şeyde olduğu gibi- fazlaca yaşamasam, Ulaş'ın "usluluğuna", annelerin yardımlarına  karşın bunalmış vaziyetteyim. Evin kalabalıklığı, evdeki düzenin değişmesi, yalnız kalamama, bazı işleri yalnız yapamama, müdahaleler....

Ulaş değil yani bana asıl zor gelen, hayatımın trajik değişimi. Tabi ki değişim bekliyordum hayatıma. O kadar da hayalperest değilim. Çocuğu "hayatıma entegre etme" planlarım şimdilik bütünüyle gerçekleşmemiş olsa da bunu da büyük oranda sağlayabileceğimizi düşünüyorum. Değişimden kastım; ev içi ve Ulaş'la ilgili müdahaleler. Benim kararlarımın, düzenimin bir şekilde değiştirilmesi. Geçici bir durum olmasına karşın, 15 yıldır yalnız yaşayan benim için epey can sıkıcı bir durum. Bir açıdan büyüklere hak vermiyor da değilim. Bana yardımcı oluyorlar ve bildikleri doğruları uyguluyorlar. Gene de evde Önder, Ulaş, ben şeklinde kalmayı, bu şekilde bir düzen kurmayı dört gözle beklemekteyim.

İşte Ulaş sonrası ilk ayımız böyle geçti. 1. ay kontrolünde en çok doktorun: "sağlıklı, huzurlu, mutlu bir çocuk" demesi mutlu etti beni. Umarım hayatının sonuna kadar böyle olur. Ben -elimden geldiğince- hayatımın sonuna kadar bunun için çaba harcayacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...