bir sürü haller içinde...

2 Temmuz 2015 Perşembe

tatil sonrası

Haziran karmakarışık, pürtelaş bir ay oldu benim için.. Tatile çıkacağım için işleri toparlama telaşı bir yana okulla ilgili çıkan saçma sorunları çözmek ve peşi sıra gecikme nedeniyle beklemediğim ve yeterince hazırlanamadığım bir sınava girmek oldukça yorucu ve stresli bir süreç oldu.. Çalışmaya başladığımdan beri ilk defa keyfiyet harici eve iş getirdim.. (Evet Ulaş doğmadan önce ayy evde yaparım deyip keyfen eve iş getirdiğim olmuştu :)) Üstelik bir tarafta okulla ilgili çalışmalar bir tarafta işle ilgili konular arasında bal arısı gibi bir oraya bir buraya dönüp durdum.. Velhasıl haziranın iki haftasına sıkışmış bu yoğun sürecin bitiminde üçüncü haftayı havuz başında kafa dinleyerek geçirme umuduyla atlattım.. (gerçi gelen birkaç maille biraz gerilsem de genel olarak kafa boşalttığım bir dönem oldu)

Bu yıl tatilde özellikle çok eğlendim.. HAyırrrrrr.. Eskisi gibi diskolarda, barlarda falan değil, Ulaş'la hatta Ulaş'ı izleyerek.. Onun yabancılarla iletişim kurmasını, ortamı kendine göre şekillendirmesini, suyla, oyunla, insanla, çiçekle, böcekle, dünyayla temasını izlerken; korktuğum, endişelendiğim, gururlanıp sevindiğim anlarla beraber kelimenin tam anlamıyla eğlendim..




Çocuk kararı aldığımızdan beri beni en çok heyecanlandıran onun gözleriyle dünyaya bakma düşüncesiydi.. Doğumun hemen ardından da yüksek empati becerilerimle ;) onun gözüyle anlamaya çalıştım çevreyi.. (bkz)Onunla beraber bir şey izlemek o yüzden iki kat keyifli ve iki kat yorucu, onunla gezmek o yüzden bambaşka etkiliyor algılayışlarımı ve dünya o uyanıkken o yüzden daha renkli ve eğlenceli..

Tatil de öyle.. Öyle eğlendim ki onu izlerken.. Kendiyle aynı dili konuşmayan çocuklarla oyun kurma çabasını, kendini yarı sözel yarı fiziksel anlatma becerisini, kendisinden büyüklerden yeni beceriler (!)öğrenmesini izlemek, değme eğlenceye taş çıkarırdı açıkçası.. Onların kendisini anlamadıklarını idrak etmesinin peşi sıra dokunsal iletişimi artırdı Ulaş.. Dostluk niyetini sarılarak, yanaklarını okşayarak gösterebileceğini, oyun isteğini kaçarak, kovalayarak, oyuncak yığarak gösterebileceğini fark etti..  Ve konuşmadan kaçarak kovalayarak öyle çok eğlendi ki.. Tabi ben de :))

Bu tatilde kendimi resmen stand-by'a aldım.. Telefonun internetini kapattım, tvden, sosyal medyadan, hatta oyunlardan soyutladım kendimi.. Telefon konuşmalarını bile minimuma indirdim. Ulaş'ı seyrettim, Önder'le sohbet ettim ve kitap okudum..

Kitap okumak bir miktar sorundu bu sene zira Ulaş'ın öğle uykusu geçen senelere göre oldukça kısaydı.. Ben ağzım burnum diyene kadar uyanıp gözlerini dondurma diye açıveriyordu.. Aynı reklamdaki panda gibiydi valla.. Gözlerini açar açmaz donduğma vağ mı donduğma :))

Bu sene Ulaş her şeyi anlayarak, farkına ve tadına vararak yaşadı.. Onunla beraber ben de yeniden farkına vardım pek çok şeyin.. O yüzden çok keyifli ve eğlenceli bir tatildi ve o yüzden işe dönmek her zamankinden daha zordu..

Kapıdan çıkarken.. Bence işe gitmesen daha iyi olur diyen bir tosbaya bu sefer verecek cevabım olmadığımdan gözlerimin dolduğu doğrudur. :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...