bir sürü haller içinde...

23 Temmuz 2014 Çarşamba

tatilin ulaş yüzü

Öyle bir rehavet çöktü ki üzerime, hiçbir şey yapasım gelmiyor.. Kafamı toplayıp iki satır yazı yazamıyorum, sürekli sürekli her şeyi erteliyorum.. Sıcaktan mı, yorgunluk mu, toplumsal bitkinlik mi bilmiyorum.. İşte öyle saçma sapan otursam oturamayan, dolansam dolanamayan bir haldeyim.. Neyse şu tatil yazısını yazayım da ikinci tatille karışmasın artık..

Açıkçası bu sene tatilde Ulaş'tan korkuyordum... Geçen seneki kontrolümüz yok üstünde malum.. Koşar, kayar, suya düşer gibi paranoyolarla bindim uçağa.. Üstelik uçakta da ilk defa koltuğu vardı tosbağnın :)) Kendi başınalığı biraz abartsa da, arada ayağa kalkıp camdan bakmak istese de, masayı sürekli açık tutmak için ısrar etse de, çok da fazla arıza çıkardı demek haksızlık olur sanırım..Zira dönüşte çok daha uyumlu ve sakindi :))

Böyle biraz haraketli ama kıl olduğum -uçakta sürekli ağlayan, mızırdanan, etrafı rahatsız eden- çocuk tipinden uzak bir yolculukla vardık Antalya'ya.. Bunda tabikisi -hakkımızı yemeyeyim- bizim de payımız var. Her ne kadar halen eline bir ipad verip oynamaya bırakmıyorsak da, yeni aldığımız sürpriz oyuncaklar, boya kalemleri, atıştırmalıklar ve Önder'in icat ettiği oyunlar ile yolu tamamladık..




Velakin salak ana-baba volüm bilmem kaç ile başladık tatile.. Geçen sene havuzda çok eğlendiğinden pat diye çocuğa kollukları taktığımız gibi havuza soktuk.. Tabiki geçen seneyi hayatının ilk yılı olduğundan olsa gerek kendisi pek de net hatırlamıyordu :)) Beklemediğimiz bir yaygara ve muhalefetle karşılaştık.. Gezi sürecinde yetkili gibi -siyasi içerik de eklerim- kalakaldık.. Ordan alıp çocuk havuzuna soksak da, öğlene kadar epey güvensiz ve tedirgin bir Ulaş'ın yaratımına vesile olduk.. Tabi yaş dönemi itibarıyla korkular geliştirmesi de bu sürece alt yapı oluşturdu.. Neyse ki öğleden sonra kendine geldi ve bir nebze çocuk havuzunda ilerlemeye başladı..

Sonraki günler her şey çok hızlı gelişti.. Ulaş'ın çocuk havuzundan büyük havuzuna terfi etmesi.. Beni iterek "giii, beee" şeklinde kendi başına yüzme konusundaki ısrarları ve hatta yüzmeyi becerip, havuzu tek başına uçtan uca katetmesi, çocuk havuzunda türlü şebeklikler yapması ve oradaki düzene uyum sağlaması bir anda ve kendiliğinden oldu desem mübalağa etmiş olmam :))




Ulaş'ı seyretmek bambaşka bir eğlence olduğundan doğru dürüst güneşlenip kitap okuyamadım.. Hakkını yemeyeyim Ulaş'la epeyce ilgilenen bir Önder bana pek çok şey için fırsat yaratsa da, çoğu zaman onları izlemek daha büyük eğlenceydi benim için.. Tabi Ulaş'ın kışın acısını çıkarırcasına her şeyde "babaaaa" şeklinde seslenmesi hatta bana "giii" deyip beni değil de babasını tercih etmesi kalbimi kırsa da ;)oldukça dinlendirdi.. Tabi ki yemek ve uyku saatleri hariç :)

Sosyal hayatla ilişkisi de oldukça kounaklı bir çocuk olarak Ulaş önce çevredeki çocukların gelip elindeki, yanındaki oyuncakları almalarını, kendisiyle oynamayıp oyuncaklarını paylaşmamalarını anlayamadı.. Zira Ulaş sokağa çıktığı anda tüm çocuklar etrafını sarıp onu eğlendirmek için can hıraş yarış haline girerler.. Bu durmdan önce içerledi, peşinden çözüm üretime geçti.. Bizden yardım isteği de ama onun oyuncağı o oynuyor, iste bakalım güzelce şeklinde bir tepkiyle karşılanınca kendince oyuncakları arkasına saklama, gelen çocuklara potansiyel tehlike olarak yaklaşma şeklinde sonuçlandı.. :)) Yabancıların kendisini anlamadığını ve onları anlayamadığını fark ettiğinde onların diline döndü.. Blablabla şeklinde ağzını şapurdatıp konuştuğunda anlaşılacağını düşündü :)

Uyku ve yemek düzenlerine gelirsek, bizi çok fazla üzdüğünü söyleyemem.. Öğlen zaten pestili çıktığından yemeğini yer yemez arabasına yatırıp gölgede 2 saat mışıldadı.. Akşamları diskoydu, parktı derken uyku saati sarksa da orada yarattığımız uyku ritüelini tamamlandıktan sonra bir miktar bizim yediklerimiz yemek, biraz bizimle takılmak isteği ve itirazlarına rağmen fazla da gecikmedin uykuya daldı. Uyku ritüellerimiz ise ayakkabılarını zıkarmak, arabayı yatırmak, altına bir eşofman giydirip, arabanın üzerini (ışık için) örtmek şeklinde oldukça komik ve duruma uydurulmuş şeylerdi. Çocuğumun uyumunun yanında bebekliğinden beri arabasında uyumaya, uyku saati geldiğinde orayı yatağı bellemeğe alışkın olmasının ve her zamanki kararlı tavrımızın fazlasıyla faydasını gördük ;) Yemek biraz daha sıkıntıydı. Çevreye bakınmaktan ağzındakini çiğnemeyi unutması, sürekli meyy (meyve suyu) ve aya (ayran) istemesi gibi sebeplerle evde olduğundan biraz daha zor ve az yese de yine de yedi.. Ama o çok özendiğim gavurmemleketinsanları gibi önüne tabağını koyup buyur yediğini ye yapamadım.. Bu da Türk annesinin yemekle olan ilişkisi.. Değiştiremiyoruz işte ;))

Acayip dikkatliydi.. Yan masada kolu sargılı kadını görünce nedredeyse ağlayacaktı.. Sürekli kouu şeklinde kadının koluna ne olduğunu sordu durdu.. Su kaydıraklarından kaydı, dondurmada tavan yaptı, kaydırak sırasında kendini polis ilan ederek kaydırağın başında durup, kaaaa, duuu şeklinde talimatlar verdi Ve çoooook eğlendi :)) Biz de ;))

Hep dediğim gibi ya biz çok şanslıyız ya da bir şeyleri oldukça doğru yapıyoruz.. İnanılmaz uyumlu ve sakin bir 10 gün hem biz hem Ulaş çok güzel vakit geçirdik.. Tabi önceden yaptığımız "senin için gidiyoruz, seni eğlendoirecek mutlu edecek şeyleri yapacağız ama bizim sözümüzü dinle, vs" şeklindeki konuşmaların, önceden yaptığımız genel bilgilendirmelerin (uyku saati, kitap okuma, uyku ritüelleri, yemek düzeni, havuza BİZSİZ yaklaşmaması) de faydası olmuştur heralde..

İşte böööle.. İkinci tatile hazırız şimdi.. orada deniz dalgalı olduğundan fazla giremedik.. Şimdi denizle daha fazla münasebete gireceği bir tatile gidiyoruz.. Hadi bakalım :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...