bir sürü haller içinde...

11 Temmuz 2014 Cuma

rüzgarın gölgesi

Aslına bakılırsa daha öykünün kurulumu tamamlanmadan ortaya çıkan hemen tüm karakterlerin kaderlerini tahmin ettiğim bir romandı Rüzgarın Gölgesi (Fermin hariç, onu da pek çok açıdan tahmin ettim ama sonunu değil, laf aramızda en sevdiğim karakter de oydu, bir de Miguel :) Ama kitap keyifli miydi, evet çok keyifli ve sürükleyiciydi..

Daniel aşkları ve saplantıları arasında gidip gelirken, bir taraftan gerilimi yüksek tutan yazar bir taraftan da -belirginliğe rağmen- merak duygusunu diri tutuyor..

Okurken sürekli aklım kitaptaydı.. Bıraktığım zamanlarda iki satır okumak için fırsat kolladım, bir ara başıma gözüme ağrı girdi, evet bitirdim, tüm teorilerimi doğrulamaktan mutlu olsam da yine de sürpriz bekledim açıkçası, dolayısı ile hayal kırıklığı ile bitirdim kitabı :))


Tam bir yaz kitabı aslında.. Ben gülün adını bitiremediğimden havuz kenarında bunu okumak durumunda kaldım ama, bir alman amcanın elinde rüzgarın gölgesi vardı.. gider gitmez okuyacağım dedim ben de..

Neyse öykü şöyle: annesini kaybeden Daniel 10 yaşındayken yüzünü hatırlayamadığından ağlayarak uyanır ve babası da onu başka yöne kanalize etmek için sanırsam tutar unutulmuş kitaplar mezarlığına götürür.. buradan aldığın kitabı evlat edinirsin, onu korumak saklamak senin görevindir ve Daniel Julian Carax diye bir yazarın son kitabı olan Rüzgarın Gölgesini bulup kitaba aşık olur, yazarın hayatını araştırırken, kendi hayatıyla paralellikler yaşar.. Tanıştığı her karakter birbiri ile bağlanır, içiçe geçmiş öykülerle okuyucuya şu mesajı verir: aşık olmayın, acı çekersiniz ;)).. Biraz zengin kız fakir oğlan modu türk filmi kıvamında olsa da faşizmin ayak seslerini alt metinlerde hissettiriyor..

Dediğim gibi oldukça sürükleyici bir roman, ama pek öyle ahım şahım yeni bir fikir sunmuyor..

Ve birkaç sevdiğim cümle:

Bu dünyada mahkemeleri ayakta tutan tek düşünce önyargıdır.

Askerlik, evlilik, kilise ve bankacılık; Mahşerin 4 atlısı.
 
Eğer herkes birinden canavar olarak bahsediyorsa, ortada 2 olasılık vardır; bu adam ya bir azizdir ya da öykünün tamamını anlatmıyorlardır.
 
Kitaplar aynalardır, içlerinde yalnızca kendi içindekileri görürsün.
 
Hatırlandığımız sürece hayatta kalırız.
 
Bu arada Carax'ın Rüzgarın Gölgesini de merak ettim.. Her ne kadar biraz değinilse de herkesin bu kadar bayıldığı bir kitabın ne menem bir şey olduğu ayrıca merakımı cezbetti :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...