bir sürü haller içinde...

20 Nisan 2017 Perşembe

Adalardan ada beğen

Ütopya ve distopyalar edebiyatta da sinemada da en sevdiğim türlerdir (aslında sevmem kategorize etmeyi okuduğum izlediğim şeyleri ama).
Baktım ki ütopya türüne adını veren More'un ütopya'sını okumamışım. Gözüme ilişince kitapçıda alışverdim. Zor okurum sanıyordum ama öyle olmadı çabucak bitti diyebilirim.
Daha önce de cesur yeni dünya'daki dünyasını pek sevmesem de ada'sını merak edip
yine hızla bitiriverdigim bir aldaus huxley vardı ki ütopya'yı okurken sürekli bu adadaki dünya, düzen geldi aklıma. Bu sebeple bu yazıyı ütopya eleştirisinden ziyade adalar karşılaştırmasıdır bilginize :).
More'un ütopya'sı dil ve edebiyat  anlamında huxley'ninkinin (bence) üzerinde olsa da, keyifle bir çırpıda okunup  "ne güzel cümle be" hissini sıklıkla bıraksa da adadaki yapı bana pek iyi gelmedi açıkçası. Onun dünya görüşünde Hristiyanlık yüceltmesi çok normal olsa da ütopik bir adadan bahsederken dine daha az önem vermesini beklerdim açıkçası.
Ütopya adasındaki insanlar dinle yönetiliyorlar ve dinleri Hristiyanlık tan başka başka pek çok din kimse kimsenin dinine karışmıyor farklı şekilde aynı tanrıya yapıyorlar ama tüm dinlerin temelinde olan ortak özellik Hristiyanlık a çok benziyor ve onunla tanışınca birden çoğunlu Hristiyan olmak istiyor (?) Ha bundan önce kimse kimsenin dinine karışıp kendi dinini yaymak için uğraşmazken birden misyonerler beliriyor (gerçi cezalandırılıyor ama :). Ütopya adasındaki ilk gıcıklığım bu oldu. Sonra ve daha çok adanın erkek egemenliğine sinir oldum. Kadınlar kocalarının sözünü dinlemekle yükümlü falan ;). Bir diğer hoşuma gitmeyen unsursa​ savaş konusundaki tutumları. Tamam adalılar savaşa meraklı değiller, savaşmamak için çaba harcıyorlar ama yine de bir cesaret yüceltmesi mevzu bahis. Ayrıca savaş yöntemleri de More tarafından zayiatı​azaltma olarak tanımlansa da bana pek bir kaypakça geldi :).
Buna karşın az yasa net yasa yaklaşımı ve komün hayatı, paranın önemsenmemesi, bir değerinin olmaması, herkesin karnının doğduğu, çalıştığı ve çalışmanın küçük yaşta bir değer olarak aşılanması fikirlerini paylaştım-hoşlaştım :). Bunun yanında More zihinsel gelişime ve kişinin kendini gerçekleştirme ihtiyacına da değer vermiş ki bu da beğendiğim bir diğer nokta.
Ama ütopyayı okurken sık sık aklıma huxley'nin adası geldi. Evet ikisi de ütopik adalar olarak bu çok normal olabilir, ama sanki Huxley ütopya'nın beğenmediğim yerlerini atmış daha naif, daha eşit şartlar oluşturmuş. 
Huxley'nin adası cinsiyet açısından çok daha eşit şartlar belirliyor. Ütopyadaki gibi kadının eşinin rızasını alma falan durumu yok. Cinsellik açısından da çok özgür. Zaten felsefesi bireysel gelişime dayalı. Dolayısıyla kendini bütün olarak geliştirmiş bireylerin cinsellikte de özgür ve mutlu olmaları bekleniyor ki bence biraz popülerite kazanmak için bu cinsellik mevzusuna bu kadar değindiğini düşünüyorum Huxley'in. Bir diğer sevdiğim tarafı da barışçıl ve pasivist yaklaşımları. O kadar naifçe tüm dünyanın böyle olması gerektiğine inanıyorlar ki bu da onları savunmasız kılıyor. Yine para lüks tüketim falan ilgi alanlarında değil. Tamamen kişisel/bireysel ve toplumsal gelişim ve üretime odaklılar. Özellikle öfke kontrolü duygu düzenlemesi konusunda çocukluktan başlayan öğrenme biçimleri çok anlamlı. Yine pavlovvari öğrenme yöntemlerini sıklıkla kullanmış olan da Huxley, cesur yeni dünyadaki gibi toplum terziliğine soyunmuyor. Herkes olmak istediğini oluyor ama sakın, uyumlu ve huzurlu.
Benim yaşamak istediğim ada ikisi de değil ama. Tüm toplumu terzi usulü ilmek ilmek işleyip bir biçime sokmak-iyi, olumlu, huzurlu da olsa- faşizan geliyor bana. İnsanların olabilecekleri şeyleri-katil, hırsız, psikopat bile olsa- doğaya aykırı gibi hissediyorum. Tabi bunu daha sağlıklı yollarla yaptığında başka ama olma ihtimallerini belirleyip minority report'taki gibi önleme çabası bahsettiğim. 
Bir itirazım da iki adadaki yönetim biçimlerine. Hepsi "iyi" diktatöre dayanıyor. O kişiden sonrası düşünülmüyor (gerçi adada aksi ihtimal yaşanıyor) ütopyada da seçimle bir süre yönetici oluyorlar ama hep tek kişi; kişilerin yönetici olma becerileri, iyiliklerine kalmış ki bu beni biraz itiyor iki adadan da. Ben yine le guin'in dünyalarına dalayim bari. Bu adalar beni sarmadı :)







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...