bir sürü haller içinde...

7 Ocak 2016 Perşembe

2015 kitapları

Yazacak çok şey var.. Sıraya koymaya çalışıyorum ama her yoğun dönem ertesinde olduğu gibi üzerime yine bir tembellik çöktü..

Öncelikle 2015 kitaplarıyla başlamak istedim biriken yazılara.. 2015'te hedeflediğim (50) kadar kitap okuyamadım.. Tatilleri arttırmamız bunda etkili.. Eskiden tatillerde ve yolculuklarda çok okurdum ama bu yıl (yada geçen yıl :) Ulaş pek izin vermedi.. Yolculuklar daha çok onu eğlemekle geçti..

Seneye 2014 keşifleri ile devam ettim.. Yedinci Gün 2014ün son günü 2015in ilk günü bitti.. Yorum mu?? AİO'ın yoruma mı ihtiyacı var her zamanki gibi düşündürücü, yorucu ve keyifliydi..

Hemen ertesinde Abim Deniz geldi.. Güle ağlaya bitirdim kitabı.. Bildiğim, bilmediğim anılar.. Anladığım, anlamadığım olaylar.. Şu yaşıma geldim ve halen anlayamadım bu ülkenin kendi çocuklarını yemedeki ısrar ve açgözlülüğünü..Ve affetmedim hiçbir tekini..

Sonra bir başka favorim Michael Ende'nin bitmeyen öykü'sü.. Momo başkaydı tabi ama Bitmeyen Öykü'de 5yıldızı haketti :))

Yusuf Atılgan ve Sabahattin Ali'den ikişer kitap sığdı bu seneye.. Anayurt Oteli, Aylak Adam ve İçimizdeki Şeytan ve Kuyucaklı Yusuf.. Hiçbirine edecek tek sözüm yok ne yazık ki.. Söyleyen o kadar güzel söylemiş ki.. Türkçe'nin kullanılışında asalet ve zarafet anlatılacak gibi değil..Yazarların içinde bulundukları dönemsel koşullar da ayrı tabi.. Toplumsallıkla bireyselliğin çatışması.. Bireyselleşme sancıları.. Toplum toplumsallığı dayatırken üstelik.. Toplumsallık "değer"ken.. O yüzden bence çok benzer argümanlar içeren romanlar hepsi.. Ama çok da farklı.. Çok da şahane ;)

Ayfer Tunç'tan iki kitap girdi bu sene listeye.. Suzan Defter ve Yeşil Peri Gecesi.. Ayfer Tunç'un deneyselciliğine, değişime ve dönüşüme açıklığına bayılıyorum.. Yine bambaşka bir teknikle bir Suzan defter vardı elimizde.. Belki bu yöntemi diğerleri çok sevemedim.. Sayfa çevirip durmaktan biraz dikkatim belki ama Suzan Defter diğer tüm Ayfer Tunç kitaplarından biraz daha uzağa düştü benim.. Amma velakin yine de ağzım açık yazarın oyunlarını izlemek çok büyük keyifti.. Yeşil Peri Gecesi ise kapak kızının romanı.. Aynı agresif ve depresif havada.. Hatta belki biraz daha agresif.. Ve yine yine vurucu..

Hakan Günday'ın tüm kitaplarını alıp bir çırpıda bitiren Önder sebebiyle pek çok Hakan Günday da yer buldu bu senenin listesinde.. Malafa, Ziyan, Zargana, Azil ve Az.. Arka arkaya okumaktan özellikle imtina ettim zira bir süre sonra öyküdeki vahşet (valla başka sözcük bulamadım) ve dildeki argo yorucu ve boğucu oluyor.. Yıl içinde düşük dozlarda alınca iyi gidiyor.. Ama favorilerim az ve daha.. Diğerleri de iyiydi ama eskiye gittikçe sanki argo artıp öykünün draması azalıyor.. Acemilik desem belki ayıp ederim ama o his ;)

Milenium serisinin son kitabı, yazarın bitirmeye ömrünün yetmediği Örümcek Ağındaki kız'da yılın son günlerinde bitti.. Diğer kitapları okuyalı epey olduğu için yazar değişiminin etkisi hakkında fazla yorum yapamayacağım sanırım.. Aynı sürükleyicik ve akıcılık devam ediyordu diyebilirim yalnızca.. Buna karşın bazı yerlerde öyküden koptuğum demeyeyim de uzaklaştığım anlar oldu.. İyi bir polisiye miydi? Evet.. Bana iskandinav polisiyesi olsun zaten..

Bir diğer İskandinav polisiyesi de Jo Nesbo'dan da bu yıl.. Kurtarıcıda yine Harry Hole bir taraftan kendi zaaflarıyla bir taraftan kötü adamlarla savaşmaya devam ediyordu.. Yine keyifli bir okumalıktı benim için.. Yugoslavya savaşına da değinerek daha da keyifli bir öykü oldu.. Ama yine de benim gibi bir polisiye hastasını şaşırtan bir durum yaratamadı..

Senenin bir başka polisiyesi de Jed Rubenfeldİn bir cinayetin psikalizi idi.. Freud var seri katil var dediler okudum.. Keyifliydi..

Kunderadan kayıtsızlık şenliği, her zamanki keyfi verdi bana.. Bu adama bayılıyorum yav :)) Bu kadar farklı tekniğin bir arada yüreyebileceğini hayal bile edemezken müthiş bir keyifle ayak oyunlarını izliyor ve hayran kalıyorum tüm kitaplarında.. Zaten yazmıştım bununla ilgili.. Bir de Soljenitsin vardı İvan Denisoviç'in bir günü.. Uwe Timm'in Yarı Gölge'si ve Dino Buzzati'nin Yaşlı Ormanın Gizemi her ne kadar çok iyi fikirler olsa da, belki çevirilerden belki de başka sebeplerden beklediğim etkilenmeyi yaratamadılar.. Ve goodreadste 3er yıldızda kaldılar nezdimde ;)

Geçmiş yıllardan devamla risk almadığım yazarlardan bir başkası da Paul Auster; Leviathan ve Sunset Park romanları yine etkileyici ve keyifliydi benim için.. Haruki Murakami'den de iki kitap vardı bu sene Renksiz Tsukuru Tazaki ve Hac yılları ile Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünya'nın sonu. Bu adam ne yazsa okurum heralde. Hemen her kitabında kendimi bir Lynch filmi senaryosunda hissediyorum.. Yağmur altında kalmışım gibi bir his.. Üzerime sessiz ama emin düşen kelimeleri resmen hissediyorum..

Bilimkurgu-Ütopya-Distopya... Kim nasıl adlandırırsa adlandırsın ama kesinlikle en iyilerinden biri olarak gösterilmeli Ursula Le Guin.. Yer deniz büyücüsü serisi de bu sene bitti.. Yukarıdan aşağıya bir düşüş hissetsem de serinin içinde her sayfada keyif ve hayranlıkla okudum yine..

Ayrıca Salman Rushdie Utanç ve Harper Lee Bülbülü öldürmek de bu yıla nasip olan bekleme listesi kitaplarımdan.. Söyleyecek sözüm kendilerine.. O kadar tanıdık hissettim ki kimi zaman.. Korktum sadece.. Bekleme listesinden bu yıla rastlayan bir diğer kitap Thomas Mann'ın Venedikte Ölüm'ü  içinse o kadar hayranlık duyamadım.. Çoğunlukla bunalarak bitsin diye okudum.. Söylemesi ayıp ama..

Bu yıla denk gelen bir diğer korktuğum kitap ise Virginia Woolf'un Kendine Ait bir odasıydı.. Çabucak ve keyifle okuyunca şaşırıp kaldım.. Zira hanımefendinin pek çok kitabına defalarca başlamış ve henüz bitirmeyi başaramıştım.. Evet zamanı gelmiş.. Anca olmuşum.. Ne diyeyim.. Ama hem edebi hem felsefi anlamda kesinlikle okunması gerekenlerden..

Kate Chopin'in Uyanış'ı ise aynı etkileyicilikte değildi ne yazık ki.. Benzer yönelimde de olsalar.. Sanki daha sığda kaldı.. Derinleşemedi..

Bir başka hayalkırıklığı da Barış Bıçakçı'dan geldi kendi adıma.. Bizim Büyük Çaresizliğimiz "okumak bana yazmamayı öğretti" cümlesini çok sevmeme karşın sevdiğim kitaplardan biri olamadı.. Maalesef Yekta Kopan'ın iki Şiirin Arasında'sı da.. Dil basitken anlatım daha güzel olabilir, ama olmayabiliyor da işte.. Sevemedim.. Üstelik severim Yekta Kopan'ı..

Sevemediğim bir diğer kitapsa Vedat Türkali'dan geldi.. Bitti bitti bitmedi.. uzun uzun anlatmaya lüzum yok.. Zaten anlatmışım sebeplerimi..

Ece Temelkuran'dan Devir de aslında sevdiğim ama "tam" hissedemedemediğim kitaplardan.. Tıpkı Öksüzlüğümüz (k. İshiguro) ve Ölü Kelebeklerin Dansı (H. Arkan) gibi. Hepsi de şahane fikir ve konular olmasınra karşın bütünüyle alamadılar beni içlerine.. Sonunda bir eksiklik bir yarımlık duygusu bıraktılar açıkçası.. Daha iyi kitaplarını okuduğumdan belki de.. Beklentim yüksekti..

Yeni tanışabildiğim yazarlardan Mine Söğüt Beş Sevim Apartmanı ile keyifli bir tat bıraktıktan sonra Madam Artur Beyle bu etkiyi güçlendirdi (goodreadste yıldızlarken biraz cimri davransam da).. Ama Türk yazarlarının bu yarımlık etkisi beni bırakmıyor gibi.. Sema Kaygusuz'un Barbarın Kahkahası da aynı yarımlık etkisindeydi zira.. Gerçi orada karakterleri daha karikatürize, abartılı ve gerçeklikten uzak bularak öyküden sıklıkla koptuğum ve zaman zaman bunaldığım doğrudur. Norman Mailer'ın Amerakan Rüyası da sıklıkla koptuğum ve içine girmekte zorlandığım başka bir romandı 2015'te..

Yeni tanıştığım yazarlardan Muriel Barbery keyifli ve sürükleyici bir okumalık sunduysa da Kirpinin Zarafeti ile çok satanlarda yer almasına ve bu kadar yere göğe konmamasına bir anlam veremedim.. Karakterler çok eğlenceli olsa da sanki anlatım yeterince derinde değildi.. Philip Dick'in distopyası Yüksek Şatodaki Adam'da bu türü çok seven bir okur için (ben) yetersizdi kanımca.. Oysa ki öykü, fikir ve karakterler gayet iyiydi..

Sanırım 2015 kitapları bu kadardı.. Okuma anlamında çok verimsiz diyemeyeceğim oldukça keyifle okuduğum kitapların yer aldığı bir yıldı..  Ama beklentilerimin gerisinde kaldım :) Challenge'da çuvallayınca bu seneye daha ihtiyatlı yaklaştım- aslında temel sebebi okumayı planladığım kalın ve ağır bir kaç kitap :)

Hadi bakalım.. KAçış alanları yaratmaya devam.. Ayık kafayla çekilmiyorsun dünya diye bir laf var bizim orda.. Saf gerçeklikle çekilmiyor cidden.. Biraz kurgu katmalı :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...