bir sürü haller içinde...

26 Temmuz 2012 Perşembe

bir ben miyim perişan?

Çok iyi hatırlıyorum. İlkokulun ilk günü idi. Öğretmen kimlerin okuma yazma bildiğini sorduğunda sınıfta birkaç kişi el kaldırdı.

Eve ağlayarak geldim. Okula gitmek istemedim, anne-babamı suçladım falan filan. O inatla okumayı da ilk ben öğrendim.

Zamanla törpülense de hala başarı önemli yer tutar hayatımda.

Maalesef her şeyi de başarı-başarısızlık çizgisinde görürüm. Hamileliğim de böyle geçti. Her ultrason bir SINAVdı benim için, minik gelişmesi benim BAŞARISIZlığımdı.

Şimdiyse durum daha da vahim.
Ulaş ağlamaya başladığında bu benim başarısızlığımmış gibi hissediyorum. Hele bir de uzun sürerse... Çevremdeki herkes de böyle hissettirmek için çabalıyor sanki.

Yazlık halleri nedeniyle bahçelerde olmamız karışan insan sayısını arttırırken, annemin Ulaş'ın ağlamasına gösterdiği tahammülsüzlük de durumun vehametine tuz biber ekiyor.

Şuan Ulaş ağladığında yaşadığımız durum şu:

Ulaş kucağımda sakinleştirmeye çalışıyorum. Yan komşu: "neden ağlıyor?", öbür komşu: "salla, salla", başka bir komşu: "alıştırmayın sallamaya", babam (ağlamaklı bir ifade ile) "neden ağlıyor bu çocuk yaaa?" ve annem elinde battaniye ile "getir getir ağlatma çocuğu" :((

Tüm bu tantana içinde ben kendimi başarısız görüyorum işte. Başarısız, yeteneksiz, yetersiz. Sanki benden başka herkes anneliği becerebilirmiş de ben yapamazmışım gibi, sanki ben anne olmaya uygun değilmişim, bunu hak etmiyormuşum gibi...

Ulaş'ı alıp uzaklara kaçasım geliyor ağladığında. Kimsenin ağzını açıp neden ağladığını yada neden susturamadığımı sormadığı bir yerlere, benden daha iyi bakacağını, ağlatmayacağını düşünen insanların olmadığı bir yerlere. Kendimi beceriksiz, duygusuz, başarısız olarak düşünmeyeceğim bir yerlere. Issız adalara.



Ne yapayım her zamanda gülmüyor işte tospağ.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...