bir sürü haller içinde...

23 Temmuz 2012 Pazartesi

2 ayın sonunda yada ayrı gayrı

Ulaş hayatımıza gireli 2 aydan uzun bir zaman oldu. Oysa hayatım boyu benimleymiş gibi hissediyorum bazen, bazen de çok yeni çok yabancı...

Ama 2 koca ay geçti işte, yada sadece 2 ay-cık.

İstanbul'da sıcaklarla boğuşmaktan bitkin düşmemiz nedeniyle evin çalışmayan fertleri olarak Ulaş ve ben yazlığa annemlerin yanına geldik.

2. ay kontrolü ve aşıları da buraya kaldı dolayısıyla.



Ayın 11inde aşılarını olduktan sonra Ulaş'ı aylık kontrol için kendi çocukluk doktoruma götürdük. Soyad değiştiği için isimden tanımamış olsa da kapıdan girdiğimiz an ayağa fırlayıp çığlık attı Güzen Teyze. Ulaş'ın 2.  ayında, annesi ile tanıştığı ayda, tanıştı oğluyla da...

Ulaş aşılar nedeniyle epey huysuz ve mutsuzdu o gün ve ağlarken perişan etti hepimizi. Doktoru bile anneanne moduna soktu ya ne desem az oğluma.

Soktuğumuz fitili de 3 dakika içinde dışarı çıkarttı.

Bu ay Ulaş tospağsı 5,5 kilo ve 60 cm olmuş. Obur evlat zayıf doğmanın acısını çıkartıyor resmen. Ben de ortalıkta -ayıptır söylemesi- sağmal inek gibi geziyorum.

Sosyal becerilerine gelirsek: artık tanıyarak anlayarak bakıyor, gülüyor. Sesli gülmeye, hatta çığlık atarak gülmeye başladı. Oyuncakları takip ediyor, uzanmaya çalışıyor. Aguluyor. Sürekli oyun istiyor, ses istiyor. Etrafını incelemekten çok keyif alıyor. Yazlıkta sürekli dışarda olmanın da etkisiyle sanırım her şey değişik geliyor, içerde durmayı hiç istemiyor. Başımıza iş açtık #1.

Babası gibi müziği çok seviyor. Bet sesimle sürekli şarkı söyler haldeyim. Zavallı oğluşum da -sanırım beni susturmak için- çığlık çığlığa eşlik ediyor.

Ama babasını özlüyor. Perşembe akşamları özellikle huzursuz, ağlak bir halde. Ağlamasa bile mıkırdanıyor. Cuma Önder geldiğinde yine sakin ve uysal Ulaş oluyor.

Başımıza iş açtık #2'ye gelirsek, evde kucağa alıştı diye kızıyordum ama burada çok daha kötüsü oldu. Babam bahçeye çingene beşiği tabir edebileceğimiz bir hamak kurdu, Ulaş bey bütün günü burada geçiriyor. Hatta gece uykusuna bile burada geçiyor da sonradan içeri alıyoruz. Başımız ciddi belada. İstanbul'a dönünce salona salıncak kuracağız heralde.






"2. aylık Ulaş salıncak sefasında" isimli çalışma..


Ve de başımıza iş açtık #3: Sıpamız bizi kullanmayı öğrenmiş bulunmakta. Gözlerimin içine baka baka bağırıyor, bir tarafını yırtarcasına. Zaten bana kalmadan istediği yapılıyor da beni bile pes ettirtiyor. Bakalım sonumuz ne olacak.

Benim içinse durum çok karışık. Annem haftanın 3 günü çalıştığından pazartesi- perşembe dedesi ilgileniyor Ulaş'la. Perşembe geldiğinde ise ev ana baba günü. Sanırım bütün şehir bize gelmeye niyetli. Haftasonunun sonuna kadar bu durum böyle devam ediyor. Yazıların gecikmesine de neden olan bu durum bir daha ki postun konusu...

Hayatımız bir düzene girsin, biz çekirdek bir aile olarak düzen kuralım isteğim tam hız devam etse de bu sıcaklarda İstanbul'la boğuşmak hiç içaçıcı gelmiyor. Umuyorum ki döndükten sonra her şeyi yoluna sokmak için çok geç olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...