bir sürü haller içinde...

7 Şubat 2017 Salı

Bu aralar

Bu aralar sürekli bir yarışma halindeyim. kendimle, dünyayla, en çok da zamanla... Doktora tezimi bitirmeye bu kadar az kalmışken en zor en yorucu bölüme girdim. ve zaman beni yeniyor galiba. yaş ilerleyip hayatın bambaşka alanlarında sorumluluk almışken çevrendekilerin beklentileri değişmiş hele de ihtiyaçlarını  karşılamaktan yükümlü olduğun bir çocuk varsa yanında bu  durum iyiden iyiye guclesiyor.
--------
Yani şu kısacık paragrafı yazmak bile aylar almışken ne diyebilirim ki.. Gerçekten çok
sıkıntılı günler geçti. Değil bloga yazmak evde yemek yapmak bile zaman kaybı idi. Lâkin bitti (mi).. Tezi yazmak bitti yani daha savunması var ama neyse şu halini gördüm ya..
2016 çokça böyle geçti işte.. teze boğulmuş bir ben, büyüyen bir Ulaş, katlanarak artan korkular, bambaşka hayat planları hayaller, kitaplar...
Bu sene özellikle senenin 2.  yarısında ilgimin beynimin enerjimin büyük bölümü teze ayrıldığı için Challenge da yeterli verimi gösterememiş planladığım kitapları okuyamamış olabilirim. Ama bu şartlar altında bile her zamanki gibi tek kaçışım kitaplardı. 4 ciltlik ince memed bitti bea.. kah öfkeyle kah neseyle... Nazım in akrep gibisin kardeşim sözü kulaklarımda Türkçe diline yeniden hayran olarak bitti. Soyleyebilecek hiç bir şeyim yok.. okuduğum anadilimi en iyi kullanan yazar için.. Çukurova Toroslar gitmisim gibi canlı memed evladım gibi yakındı valla ;) insanlar, onlar tanıdık, konum komşum gibi.. evet tanıyorum ben bu pasif agresif insanları..
Bir büyük şair ve bir büyük yazar ikisi de ne kadar aynı anlatıyor aslında.
Goodreads listeme baktığımda geçen yıl çokça leguin okumusum. Demek kaçacak çok şey varmış. Kaçarken görmezden gelemiyor insan ama bir şekilde koruyor kendini. Benim en büyük kaçışım tanıdığımdan beridir leguin oldu. Gerçekler ve sorgulamalarla birlikte bir kaçış bu. Çok da kopuk değil yani dünyadan. Ama bir o kadar da gerçek dışı platonun mağarasında gibi gerçekleri duvardan izlerken o kadar korkutmuyor insanı :)
En iyisi hangisiydi diye sorana verecek cevabim yok açıkçası, batı sahili yıllıkları ayrıydı, yer deniz ayrı. İki seriyi de sevdim. Ben bu kadın ne yazsa seviyorum galiba.. :)
Swastica geceleri de hem okuduğum dönem hem de yaşadığım yer itibariyle çok cuk oturdu. Tam da 8 martta bitti kitap. Kadın, kadının yok edilmesi, kadının bu yok edilişi kabul etmesi, güçle birlik kurması...sorguları, çok sorgulatti. En çok da neden tüm dinlerin, tüm diktalarin en büyük düşmanın kadın olduğunu sorgulatti. Neden güç tüm enerjisini kadını yok etmeye harcıyor ki. Sonuçta çok da korkulacak bir şey değil nihayetinde insan cinsinin dişisi:)
Ada vardı bir de ütopya/ distopya ekseninde.. cesur yeni dünya yi sevemeyen ben ada da başka bir yaklaşımını buldum huxleyin. Bu yaklaşımı daha çok sevdim açıkçası. Barışçı özgür üretime dayalı bir toplumun dünyanın geri kalanının hedefinde olması pek de şaşırtıcı değildi aslında ama en büyük tehdit hep alternatif yaşamları gösterenler değil mi?
Şimdilik bu kadar olsun. Geçen yılın kitaplarına yeni yazıda devam ederiz (işallah).
Zamanla yarış bitmedi, sonunda yenileceğim bir yarış olduğunu bile bile sonumuz gelene kadar devam demekten başka yolu yok ama.. tez biter yeni öğrenme mecralari açılır.. gerçi kafamin bu kadar karışık hayatımın gidişatınin bu kadar belirsiz olduğu bir dönem hiç yasamamistim ama.. gene de devam..






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...